19 Ağustos 2015 Çarşamba

uyuyuşunu izlemek için sabaha karşı alarm kurmaktan bahsediyorum ben.

8 Ağustos 2015 Cumartesi

Canfeza-Şeftali Kırmızısı
Adam yazmış be. Demiş ki yarın pazar.

Seni Aldattım

Bir gecenin orta yerinde
Seni aldattım.
Sen uykularında uyurken,
Düşünmeden etmeden ben
Seni aldattım.
Onursuzca, maymun iştahıyla aldattım.
Gözlerine bakarken aldattım seni.
Ellerini tutarken aldattım.
Sen konuştuğunda, ağzından çıkan kelimeleri takip ederken aldattım seni.
Boynundan öperken aldattım.
Çünkü ben senin
Gözlerine bakarken kipriklerini aldattım,
Ellerini tutarken gözlerini,
Dudaklarına bakarken ellerini,
Boynundan öperken ellerini aldattım.

7 Ağustos 2015 Cuma

“yeryüzünde hiçbir insan, hiçbir insana benim sana yaptığım kötülüğü yapmamıştır.
bütün bunlara rağmen gel. sana ‘gel’ diyecek kadar yüzsüz ve alçaksam, ne halt edeyim, öyleyim işte.
fakat gel.
ve benden nefret ederek, beni hor hakir görerek de olsa, beni bir daha yalnız bırakma!”
..
nazım'dan piraye'ye…

6 Ağustos 2015 Perşembe

‘’Bana tüm yaralarını göster.’’ dedi adam. ‘’Kaç kere bana ihtiyacın olduğunu ve kaç kere yanında olmadığımı görmek istiyorum.’’


https://www.youtube.com/watch?v=G1YYBvYchb4

Saat 2.03 ve ben başlıyorum yazmaya...

İnsanda ne eksikse karşısındakine onu hissettirmemeye çalışırmış. Benim içecek suyum olmamışsa, seni susuz bırakmam. Çünkü bilirsin ki susuzluk kötü.
Ben galiba hiç sevilmedim. Bu bahsettiğim annem, abim, etrafımdakiler değil. Başka bir şey. Bilirsin...
Bazen çok mantıklı cümleler doğrultusunda bazen de uçsuz bucaksız mantıksızlık içinde kızgın oluyorum. Kızgın. Küs. Ve çoğu zamanda da ahlaksız ve üzgün oluyorum. İnatçı, yorgun, sabırsız...
Ulan. Seviyoruz işte diyorum. Neden ki? Neden çözüm ayrılık olsun ki? Ben mi hayatı pespembe görüyorum yoksa herkes çok mu umutsuz?
Her acıyı çektim.
Vücudumu kaynar suda haşladım duşun altında. Kemiklerime dayadım çakıları. Saçlarımı yoldum. Babamı tanıdım. Kötü arkadaşlar edindim. Sevgililerim iğrenç birer şekilde terk etti. Abimden ayrı kaldım. Kardeşime üzüldüm. Çaresiz kaldım. Yalnız kaldım. Yalnızlığı sevdim. Evin her köşesinde ağladım. Uykusuz kalıp gecelerce acı çektim şimdi dinlemeye korktuğum şarkılarla. İlaç içtim. Okuduğum kitaplarım bitti. Okulda milyonlarca kez kötü not aldım. Başarılı olamadım, okulda yapamadım, adım sorumsuz oldu. Tahtaya kalkıp 8 ile 5 i çarpamadım lise ikide. Suçsuz yere sınıftan atıldım. Haksızlık yapmadığım halde haksızlık yaptığım söylendi. Dışlandım. Hak yedim çok küçükken. Bir kıza vurdum, başka bir kıza bıçak çektim. Dayak yedim. Öğretmene diklendim. Çok kez disiplinlik oldum. Arkadaş kurbanı oldum. Bedenimden iğrendim. Korktum. Uzun zamanlarca korktum. Kabuslar gördüm. Sigara içtim. Parkta alkol aldım. Bir keresinde birer şat atıp dikiş dersine girmiştik. Utanç duydum olduğum kişiden. Eve geç döndüm. Anneme bağırdım. Arkadaşlarımı tersledim. Çok fazla gereksiz insan soktum hayatıma. Ödev yapmayıp oyun oynadım. Oyun oynayıp gecesinde sabahlara kadar ödev yaptım. En çok ödevi yapıp o dersten kaldım. (GÖT HOCA)
Büyüdüğümde utanacağımı düşünmediğim kıyafetler giyinip komik fotoğraflar çekildim. Platonik aşklar yaşadım bitirdim. Aldatıldım. Kullanıldım. Savunmasız kaldım. Tacize uğradım. Aynı kitabı defalarca okudum. Her okuduğumda aynı şarkıyı dinledim. Aylarca tek bir şarkı. Söylenen hiç bir şeyi zamanında yapamadım. Taktir edilmedim. Teşvik edilmedim. Tuhaf karşılandım. Doktorlarla yapamadım. İşlerin içinden çıkamadım ama alıştım.
Ve bir de o gitti.
Eğer hayat bana bunu veriyorsa, al bak, bu deneyim senin için, tecrübe, ilerde ilişkilerine daha farklı bakacaksın belki diyorsa, ben istemiyorum. Çünkü ne gücüm kaldı ne de hevesim kaldı herhangi başka bir şeye.
Eğer şuan aşık olmamın tesirindeysem ve bana bunların doğruluğunu sorgulayarak geliyorsanız muhtemelen zaman tek kanıtlayan olacaktır.
Kendimi tekrardan yalnız, çaresiz, kızgın, kullanılmış, sevilmemiş gibi hissediyorum. Gün geçtikçe bataklığa koşar adım gidiyorum. İçimden kurtarılmak için yalvarıyorum. Eski ben olmak istemiyorum artık. Yoruldum. Ben mutluluktan uykumun geldiği günleri istiyorum.
Eğer bana aynısını bir daha yaşarsam hayatımdaki son günüm olacağını söyleseler tereddütsüz aynısını yaşamayı seçerdim. Eğer yıllarca yaşayıp, kariyer sahibi olup, eş dost edinip, aileye çoluğa çocuğa karışıp, ülkeleri gezip, kültürlenip, çok kitap okuyup aklınıza gelebilecek tüm dünyevi doyuma ulaşmış yada ulaşacak da olsam, öyle sevilmeyeceksem, kimse öyle tatlı uykumu getiremeyecekse ve ben ondan başkasını istemeyeceksem ölüm asla uzağımda olmayacak demektir zaten.
Hayatım boyunca hep bu yanım beni ağır vasıta biri yapacak muhtemelen. Her şeyden etkilenen, insanların dediklerine üzülen yanım...
Çok küçük şeylerin peşindeyim. Dışarıdan büyük iş, kocaman bir kariyer, kocaman bir sektör içinde ufak bir dükkan, statü gibi görünsede aslında hepsi en sevdiğim müziği eve dönerken dinlemek için, moralim bozulduğunda ucuz sigara alabilmek, yalnız kalabilmek, saçma şeylere gülebilmek ve aslında bayram geldiğinde yine çikolatayı fazla kaçırıp ateşler içinde bayılmak için.
Yemin ediyorum hepsi küçük şeyler için. Hayattan bir şey beklemiyorum. Hayatım dışında.
Şuan yorgunum ve yazdığım yazı muhtemelen anlatım bozukluklarıyla ve imla hatalarıyla doludur.
Bu yazıyı yazdım. İyi midir kötü müdür bilemiyorum. Salağa bak amk ergen ağzının bağını sikeyim de diyebilirsiniz. Eyvallah.
Eğer o şarkıları açabilir, ve sonuna kadar ağlamadan dinleyebilirsem bir gün. O zaman işler değişmiş demektir. Ve ben  o gün geldiğinde bu yazıyı okuyup tekrar yazacağım.
Ne böyle hayat geçer, ne ben seni unutabilirim, ne ellerim, ne gözlerim, ne herhangi bir parçam, ne de bu his içimden gider.
Ben de böyle bir insanım işte. Düşüyorum, kalkıyorum. En son seninle düştüm. Kalkamıyorum. Belki sende ufak şeyleri sevseydin gitmezdin? Belki umut içimde var, ondandır. Bilemem ama, bak ne diyeceğim, benim niyetimi bildiğin halde kızdın gittin. Ne kadar güzel şeyler düşündüğünü biliyorum dedin. Kendin söyledin bunu.
Kaybetmemek uğruna yaptıklarımla seni kaybetmenin acısıyla bu gece de sabahlarız evelallah. 
Gelsen de uyu desen. En sevdiğim şeyi yapsam seninle inatlaşsam. Sonra yine sen galip gelsen, uyuya kalsam?
Bir itirafta bulunayım mı? Bloğunu düzenlemem için vermiştin ya şifreni vs. Ayarlarını yaparken kimse soru sormasın diye soru sormayı kapamıştım. Şimdi ben sormak istiyorum ve soramıyorum. Bahtsızım oğlum ben.
Neyse gidip yine senin için kendimden bir şeyler katayım defterlere.
Senden parçalar olan müzikleri dinlerim biraz.
Seninle hayaller kurup, sonra senin iznin olmadığı için mal gibi kalayım. Sonra asla o hayallerin gerçekleşmeme ihtimaliyle kafayı yiyeyim.
Sen dokunma ben kendi kendimi öldürdüm.
İyi geceler. İyi rüyalar.
İyi rüyalar ne biliyor musun? İyi rüyalar demek değil. Acaba attığın videoyu hatırladın mı demek. Videoyu çekerken iyi rüyalar diye düşük bir laf çıktı ağzından. Defalarca aşık olduğum anlardan birisiydi.
Ben seni düşündükçe yeni şeyler buluyorum. Anlatmakla bitmez. Gücüm yetmez. Ne dersen de, bu blog yazısı da bendeki sen de sonsuz.
Umarım bu yazıyı da istemediğim bir şekilde anlamazsın. Hakaret edeceksen zaten edersin sıkıntı yok onda, çekinmiyorsun. Ben bir şeyler saklamakta beceriksizim. Sense hayatımdan çıkmakta beceriksizsin.
Tatlı rüyalar gözlerine yandığım. Tatlı rüyalar...

3 Ağustos 2015 Pazartesi


Dur söyleme, ayrılıktan bahsetme ne olur.
Ama ben çooooook, çooook aşığım aşığım sanaaaa...
Ben insan değilmişim mutlu edemez işim seniii...
Ne yazılır gecenin bu saatinde bilmiyorum ama çok şey hissediliyormuş onu farkettim.
Korkuyorum ben. Özlüyorum. Nolurdu gelseydim? Nolurdu görmezlikten gelseydin? Okuyup unutsaydın mesajları?
Ulan aşık olmuşum işte, aklım mı başımda sanki.

Sanırım bende boynumdan gıdıklanıyorum. Yoksa herkes mi gıdıklanır gözyaşları boynuna deyince?
Yazmazssın sen bana. Bok var.
Bok var bok onlinesin bok var.
Lan amk skdjdlsn bakmıyosundur bile ne malım ya hwlehdldhs
Tamam tamam uyuyorum.
Yaz geceleri için yazılmış bi şarkı var mı acaba?
Maymunlardan nefret ederim. Elleriyle ağzını kapayan maymunlardan nefret ederim. Emoji olan maymunlardan. Duruma koyulan maymunlardan.
Konuşuyor olsaydık uyumam için yazmazdın. 
Sen dönene kadar içimdeki çalgıcı seni çalsın o zaman.
Seni beklemeyi sevmiyorum. Ama en iyi yaptığım şey.
Utandığındaki bakışlarını seviyorum.
"Aç bakıyim ne kadar açabiliyosun gözlerini?" diyişini seviyorum.
Boynundan gıdıklanışını seviyorum.

Online oluşunu izleyip türlü senaryo kurmak mmmmm...
“çünkü her sokakta en az bir kadının tırnakları yenmiş ve elleri titriyor. çünkü her sokakta en az bir kadının boynunda kendi tırnağının izleri ve o uzun kızarıklıklar. çünkü her sokakta en az bir kadın enkaz gibi yaşıyor.”
Hep seveceğim zaten.
Neyse, iyi geceler, tatlı rüyalar.
O duraklayışını farkettim eğer farketmedim sanıyorsan.
Çal, çal, günahkar çalgıcı, çal...
Oysa ben sevgimden, sana kırıldım bile diyemedim.
Bilmezsin neye kırıldığımı.
Ne o yaz gecelerini yaşayabildik, ne de Kadıköy'e beraber geçtik bir vapurla. Galatay' ı izlerdik.
Herşeyi silsem diyorum. Unutsam tamamen, acı çekmem belki diyorum. Avuçlarımı görünce seni hatırlıyorum ne yapayım? Onları mı keseyim atayım?
Bari yazdıklarını kaldırma. Yada kaldır, ümitleniyorum. Acı verici.
Eskiden çıktıklarına attığın tivitleri okudum. Şimdi bana birşey yazmıyor oluşun hem kendimi özel hissettiriyor hemde bir nebze neyim eksik lan diyorum arada. Sorun yok.
Sana yazamıyorum. İstersen sen girip okuyorsun. O da güzel.
Söyleyemediğim binlerce şey var. Belki duysaydın pişman olmak için beklemezdin.