10 Eylül 2016 Cumartesi

Ekleme

Görüyorum ki bir şeyler yarım kalmış. Bu yazıyı okumak için buradaysan ve anlamak istiyorsan ilk olarak bu linkteki eski yazıyı tekrar okumalısın. http://bayanhickimseoffical.blogspot.com.tr/2015/08/saat-203-ve-ben-baslyorum-yazmaya.html?m=1

Sonra gelip bu linke tıkla ve yazarken dinlediğim şarkıyı dinle bu satırları okurken. https://soundcloud.com/senasener/sena-sener-yalnizim

Umut. Hala sahip olduğum tek şey diyebilmek zor bir şey. Savunmasızlık kartını gözler önüne serer çünkü. Ve gördüğüm üzere savunmasızlıklarım gözler önünde olduğu için hayatım zor.
Hep söylerim bu lafı, asla tek bir şey değildir. Ama en iyi de ben kanıtladım aksini. Şuan tek bir şey var. Günlerdir kendimi meşgul etmeye çalışıyorum, kendimi oyalıyorum. Küçük bir çocuğu meşgul etmeye çalışır gibi kendime dizi açıyorum, oyun yayınları, videoları izliyorum, bir şeyler çizmeye çalışıyorum yaratıcı olmak için iyi bir vakitmiş gibi. Ama malesef kendi içimdeki mezarlıktan kendimi kurtaramıyorum. 
İşte vakit geldi ve çattı.
O şarkıları açabiliyor ve zaman zaman ağlamadan dinleyebiliyorum. Hissizleşiyorum. İşler değişti ve ben o yazıyı tekrar okuyup yazıyorum. Ne böyle hayat geçebildi, ne ben seni unutabildim, ne ellerim, ne gözlerim ne de herhangi bir parçam. Ne de o his içimden gitti. Ben de böyle bir insanım işte.
Benim için her şey hem taze hem de yok gibi. Defterler başıma çok büyük dert açtı ama iyi ki duruyorlar. Arada açıp defterleri mektupları okuyorum ki bunun bir rüya olmadığına inanabileyim. Bunların yaşandığına inanabileyim. Defterleri açıp sarıldığımız fotoğrafları görüyorum, sonra bir de dönüp elimdeki telefonda size bakıyorum. Belki burada bu yazıyı bitirmek doğru olabilirdi. Ama ne zaman bir şeyi doğru yaptım ki ben.
Sen hayatım boyunca anlamlandıramayacağım haraketleri yaptın ne şimdi bi anlam verebiliyorum ne de bir anlam verebileceğim.
Yaptığın onca şey arasında beni en çok üzen şeyi buraya malesef yazamam çünkü bu sadece seninle beni ilgilendirir, herhangi birisini değil ama yazabileceklerim arasından en ağırı, sen aile büyüğünü kaybettiğinde ve acın çok tazeyken ben senin yanında olmaya çalıştım çünkü sana değer veriyordum, ama benim burnum boka girdiğinde toz bulutundan silüetini gördüm. Ve ben sana yardım etmeye çalışırken sen yine bende bir kusur bulup beni öldürmekten beter etmiştin. Ve bir diğeri de, senin yalanlarını yakalamamdı. Bu yazamayacağım şey de aslında bununla bağlantılı.
Bunları keşke yüzüne söyleyebilseydim ama malasef tekrar karşıma çıkmana izin vermeyeceğim, umrunda olmaması da bir etken olabilir. Ayrıca seninle bir şey konuşmak için gerekli değeri elinle çöpe attın.
Eğer bu yazıyı okuyorsan yine suçlusun, lafımı dinlememişsin demektir. Ve ben bu yazıyı yazarken içimi döktüğümü düşünme, içimi dökmedim. Dökmeyeceğim. İçimdekileri ne en yakın dostlarım, ne kardeşim ne de annem biliyor. Sen de bilemeyeceksin. En derinlere gömdüm içimdeki mezarlıkta. Kendimi de yanında uzanırken buldum gömdüklerimin.
Bu acı, bu duygular, bu gördüklerim, her yıl yaşadığım ve sık sık üstesinden geldiğim bir şey değil, sıradan değil, özel. Üstesinden gelmek kolay değil.
Kaybetmemek uğruna yaptıklarımla ve seni kaybetmenin acısıyla bir kapanış yapmak isterdim ama görüyorum ki olay sadece benim yaptıklarım değil. Baskın sayesinde kendi hatalarıma o kadar çok odaklanmışım ki senin hataların yok gibi davranmışım. Ama bir değil iki değil üç değil diyişini duyar gibiyim, merak etme ezberledim. Kabul edilir değil. Hataları en güzel sen taçlandırdın, papatyalarla, kabul edelim. Her neyse, bunlar sadece söylemek istediğim bir kaç şey. Keşke karşıma geçtiğinde beni kırmayacağıma güvenebilseydim. Onu bırak geleceğine bile güvenimi yitirmiştim. Umarım hep böyle mutlu olursunuz. Umarım o mükemmeldir ve hata yapmaz. Sana telefonda da söyledim onu üzme. Sana teşekkür etse bile üzülecek. Belkide söylediklerinin hepsi yalandı. Kim bilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder