Elinizden geldiğince etrafınıza sevgi dağıtın, eğer sevgiyi mutluluğu paylaşırsanız gerçektir. Ve herkes gerçekleri ister.
30 Haziran 2013 Pazar
27 Haziran 2013 Perşembe
http://www.youtube.com/watch?v=p2QKWePyS7w
Bu yazımı özel bir kişi için yazıyorum. Benim için özel sizin için değil. Onu tanımıyorsunuz. Ama ben onu çok seviyorum. Hemcinsim değil. Konuştuğum çocuk. Benimki ya. Yaklaşık iki haftadır mesajlaşıyoruz.
Bir insana dokunmadan aşık oldunuz mu hiç? Ben oldum. Daha saçlarıyla oynamadım, gözlerine bakmadım, parfümünü koklamadım ama ufak bir şeyde aramız bozulur gibi bile olsa sanki birisi oksijenimi çalıyormuş gibi.
Belkide aşık olmak boğulmak gibidir. Ama boğulan birisi bunu söyleyemez. Belki boğulurken huzur dolusun, ama vücudunun tamamen durmasına saniyeler kala acı çekiyorsun. Aşk ta böyle midir acaba? Bilmem. Daha yaşanacak çok şey, söylenecek çok söz, edilecek çok kavga var. Ama her şeye rağmen el ele göğüslenecek çok güçlük ve ardından gülümsenecek çok vakit var.
Sana güveniyorum, seni seviyorum.
Not: Bana iskkender borcun var, unutma.
Dip Not: Duble boy.
Bu yazımı özel bir kişi için yazıyorum. Benim için özel sizin için değil. Onu tanımıyorsunuz. Ama ben onu çok seviyorum. Hemcinsim değil. Konuştuğum çocuk. Benimki ya. Yaklaşık iki haftadır mesajlaşıyoruz.
Bir insana dokunmadan aşık oldunuz mu hiç? Ben oldum. Daha saçlarıyla oynamadım, gözlerine bakmadım, parfümünü koklamadım ama ufak bir şeyde aramız bozulur gibi bile olsa sanki birisi oksijenimi çalıyormuş gibi.
Belkide aşık olmak boğulmak gibidir. Ama boğulan birisi bunu söyleyemez. Belki boğulurken huzur dolusun, ama vücudunun tamamen durmasına saniyeler kala acı çekiyorsun. Aşk ta böyle midir acaba? Bilmem. Daha yaşanacak çok şey, söylenecek çok söz, edilecek çok kavga var. Ama her şeye rağmen el ele göğüslenecek çok güçlük ve ardından gülümsenecek çok vakit var.
Sana güveniyorum, seni seviyorum.
Not: Bana iskkender borcun var, unutma.
Dip Not: Duble boy.
25 Haziran 2013 Salı
Şimdi bi çocuk var demiştim iki yayın evvel. Bu sarmaş dolaş aşıklardan nefret ettiğim kadar hiçbir şeyden nefret etmem ben. Gel gör ki ben ta kendisiyim aq. Bizim ilişki pek bir tezcanlı oldu. Arkadaşım şöyle özetledi bugun; "-Selam. +Selam. -Kadınım."
Ve gelin arabalarının arkasındaki yazılarla hep dalga geçmişimdir, bunda da şöyle oluyor; 'by'
Söyleyecek söz yok bence.
Ama seviyorum ya. Daha ne olsun. Korumacı tavırları da çok hoşuma gidiyor. Ama biliyoruz ki şimdi sokağa çıksam ben gene kendime emanetim, gene kendime güvenebilirim sadece.
Yazamadığım için özür temennilerimi ileteyim yazımın
başından. Ama ben halimden memnundum açıkçası, telefonun ucunda erkek
arkadaşım, altımda tekne, Ege’yi Akdeniz’i talan ettim. Tura katıldık teyzemle.
Ohoo bir dolu olay. Ama hepsi sıkıcı olduğundan sizinle paylaşma zahmetine
girmeyeceğim. Artık buradayım bunu bilin.
Okulda sınavlara girdim sorumluluk sınavlarına. Matematikten
girdim on sorudan yedisini yapıp yetmiş beklerken kırk altı alarak tarihe adımı
en ön sıradan altın harflerle yazdırdım. Halbuki ben zeki bir kızdım. Niye öyle
oldu? Değerimi bilmiyorlar anacım. Sıkıldım, by.
16 Haziran 2013 Pazar
15 Haziran 2013 Cumartesi
14 Haziran 2013 Cuma
BİTTİ ULAN BİTTİ ANLIYONUZ MU BİTTİ OKUL FALAN!! aLLAHIM ÇOK ŞÜKÜR BU GÜNLERİDE Mİ GÖRECEKTİM.
Ablanız onur belgesiyle geçti, herkes haddini bilecek. Neden verdiler bilmiyorum ama annem çok sevindi. Yüzü güldü kadının lan. Şimdi geriye üç ay boyunca kitap okumak kalıyor. Size de okuduklarımdan bahsederim. Fantastik kitap candır. Neyse ben tatildeyim, by.
Ablanız onur belgesiyle geçti, herkes haddini bilecek. Neden verdiler bilmiyorum ama annem çok sevindi. Yüzü güldü kadının lan. Şimdi geriye üç ay boyunca kitap okumak kalıyor. Size de okuduklarımdan bahsederim. Fantastik kitap candır. Neyse ben tatildeyim, by.
12 Haziran 2013 Çarşamba
Bir türlü vaktim olmadı yazmaya. Başlıyorum şimdi.
Biraz uyumdan bahsetmek istiyorum. Kendimizi hatta kendimi hata bazen çok uzak görüyorum. Yaşım küçük tamam bu bir etken ama bunun yanı sıra zaman zaman kendimi ve dünyayı başka yerlerde görüyorum. Dünya hemen şurada dönüyor ben de kendi odamda oturuyorum. Hayranı olduğum kişileri takip ediyorum internetten, canım sıkılıyor ve kendimi hayatın tamamen dışında hissediyorum.
İnsanlar dışarıda bir şeyler yapıyorlar, mesela teknoloji. Biz şuan ki teknolojinin ne kadarını biliyoruz sizce? Herifler yapay bulut yapıp yağmur yağdırmışlar. Geçen izledim videosunu. Ben daha doğru düzgün PhotoShop yapamıyorum. Ulan niye? Bi düşünün niye?
Ben düşündüm, bulamadım. Aklım almıyor niye bu kadar geride olduğumuzu. Nereden nereye gidiyoruz.
İnsanlar bu kadar ilerideyken aynı yüzyılda olmamıza rağmen ben niye bu kadar gerideyim? Kendi çapımda bir hayatım var değil mi? Ama karşılaştırırsak çok geride. Hala bazı alışkanlıkları edinmemiş, sorumsuz biriyim. Hayatımızda herşey daha da kolaylaştırılıyor işte bunun tek kötü yanı bu. İnsanlar tembelleşiyor. Artık bankaya gitmiyoruz evimizdeki bilgisayardan işlemler yapıyoruz. Telefonumuz olmadan sokağa çıkmıyoruz hatta uyumadan önce son bir kez Twittir'a bakıyoruz. Mal mıyız lan biz. Valla değilsek bile oraya doğru gidiyor gibi.
9 Haziran 2013 Pazar
Olum her şey üstüme geliyor aq. Kafayı yemek üzereyim. Herkes bir tepki gösterme eğiliminde. Ben bunların yansıyan yüzü oluyorum sadece.
Bu gün çok tatsızdı, bir sürü şey duydum ve bu duyduklarım gazete manşetlerinde 'Küçük kalbi buna dayanamadı,' şeklinde yer almama sebep olacak derecede.Bakın anlatayım. Şöyle başladı;
Annem benim canımdır. Birbirimize bağırırız ama geçer gider. Onlara takılıp kalmayız. Kavgaya tutuşur, ardından öpüşür koklaşırız. Gel gelelim ki ben bu annemin bağırışlarını yıllardır şahitlik ediyorum ve insan anlıyor ki sussan da susmasan da aynı bok. E susmaktansa bağır çağır değil mi? Öyle yapıyorum zaten.
Bağırış çağırışlarım babamın tembel ve sorumsuz hareketlerinden ötürü anemin sinirlenmesi sonucunda bana patlamasıdır. Babam sorumsuz ve vurdumduymazdır. Annem diktatör bir kişiliğe sahiptir ve çok çakışırlar. Bu olaylarda da genelde annemi haklı bulurum. Çok şükür ki iki köz iki kulak ve bir beyne sahibim. Herkes bir beyne sahip olacak kadar şanslı değil malesef.
İşte odam falan dağınıktı, söylendi falan. Bağırıştık. Böyle olunca benim motivasyon ve pozitif bakış açım sıfıra indi.
Günün ilerleyen saatlerinde odamda bilgisayarın başında sıkılmakla geçirirken annem hadi kalk gidelim dedi. E gittik gezdik. Kiracının verdiği parayı yanlış saymış annem. Taksit ödeyemedik. Diğer kredi kartlarından da ödeme yapamadık. Şimdi uzun hikaye. Bir nevi rezillik. Sinir oldum mu bir de orada.
Ondan evvel otobüste annemle lafladık. Babam gene iş için Rusya'ya gidiyormuş. Daha önce de yapmıştı, çalıştığı işten zararlı çıkmıştık. Orada saçma sapan harcamalar yapıp borca girmiştik. Annem tahminlerde bulunmuştu babamın hayatına dair. Rüyaları gibi o tahminlerin çoğu da doğrulanmıştı babamın davranışlarıyla. Ve şimdi de Rusya'da işini yolunu yordamını ayarlarsa, buraya dönmeyeceğini bilirse, orda kendine yeni bir hayat kurarmış. Bütün kafam sikildi yemin ediyorum. Beynim eror veriyor şuan. Beyin fonksiyonlarım tersine işliyor.
O gözümdeki baba gitti yerine bambaşka birisi geldi. Rus kızlar kolunda, çoluğu çocuğu sikip atmış bir kenara, yiiyip içip gezen bir adam. Tiksindim ve dünyadaki en aciz en saf ve en gerizekalı yaratığın ben olduğuma karar verdim. Olaylara hep tek yönden bakıp şekil vermeye çalışan, sürekli kendini öne atan, kendini yıpratan, her şeyin değişip, sabah uyandığında da farklı, herkesin daha mutlu olduğu bir dünyaya uyanacağını sanan aciz bir yaratık.
Bir kez daha anlıyorum ki insanlar değişmiyor, geçici olarak taktıkları maskeleri değiştiriyor ve biz salaklar da buna inanıyoruz. Bu gece de kafamı yastığa koyduğumda yapılan haksızlıkları düşüneceğim.
Bu gün çok tatsızdı, bir sürü şey duydum ve bu duyduklarım gazete manşetlerinde 'Küçük kalbi buna dayanamadı,' şeklinde yer almama sebep olacak derecede.Bakın anlatayım. Şöyle başladı;
Annem benim canımdır. Birbirimize bağırırız ama geçer gider. Onlara takılıp kalmayız. Kavgaya tutuşur, ardından öpüşür koklaşırız. Gel gelelim ki ben bu annemin bağırışlarını yıllardır şahitlik ediyorum ve insan anlıyor ki sussan da susmasan da aynı bok. E susmaktansa bağır çağır değil mi? Öyle yapıyorum zaten.
Bağırış çağırışlarım babamın tembel ve sorumsuz hareketlerinden ötürü anemin sinirlenmesi sonucunda bana patlamasıdır. Babam sorumsuz ve vurdumduymazdır. Annem diktatör bir kişiliğe sahiptir ve çok çakışırlar. Bu olaylarda da genelde annemi haklı bulurum. Çok şükür ki iki köz iki kulak ve bir beyne sahibim. Herkes bir beyne sahip olacak kadar şanslı değil malesef.
İşte odam falan dağınıktı, söylendi falan. Bağırıştık. Böyle olunca benim motivasyon ve pozitif bakış açım sıfıra indi.
Günün ilerleyen saatlerinde odamda bilgisayarın başında sıkılmakla geçirirken annem hadi kalk gidelim dedi. E gittik gezdik. Kiracının verdiği parayı yanlış saymış annem. Taksit ödeyemedik. Diğer kredi kartlarından da ödeme yapamadık. Şimdi uzun hikaye. Bir nevi rezillik. Sinir oldum mu bir de orada.
Ondan evvel otobüste annemle lafladık. Babam gene iş için Rusya'ya gidiyormuş. Daha önce de yapmıştı, çalıştığı işten zararlı çıkmıştık. Orada saçma sapan harcamalar yapıp borca girmiştik. Annem tahminlerde bulunmuştu babamın hayatına dair. Rüyaları gibi o tahminlerin çoğu da doğrulanmıştı babamın davranışlarıyla. Ve şimdi de Rusya'da işini yolunu yordamını ayarlarsa, buraya dönmeyeceğini bilirse, orda kendine yeni bir hayat kurarmış. Bütün kafam sikildi yemin ediyorum. Beynim eror veriyor şuan. Beyin fonksiyonlarım tersine işliyor.
O gözümdeki baba gitti yerine bambaşka birisi geldi. Rus kızlar kolunda, çoluğu çocuğu sikip atmış bir kenara, yiiyip içip gezen bir adam. Tiksindim ve dünyadaki en aciz en saf ve en gerizekalı yaratığın ben olduğuma karar verdim. Olaylara hep tek yönden bakıp şekil vermeye çalışan, sürekli kendini öne atan, kendini yıpratan, her şeyin değişip, sabah uyandığında da farklı, herkesin daha mutlu olduğu bir dünyaya uyanacağını sanan aciz bir yaratık.
Bir kez daha anlıyorum ki insanlar değişmiyor, geçici olarak taktıkları maskeleri değiştiriyor ve biz salaklar da buna inanıyoruz. Bu gece de kafamı yastığa koyduğumda yapılan haksızlıkları düşüneceğim.
8 Haziran 2013 Cumartesi
Benim canımın içinin de içi bir arkadaşım var. Ama bambaşka birisi ya, o bu dünyadan değil gibi ama bir o kadar da bu dünyanın içinde. Yaşadığı şeyler onu da olgunlaştırmış. Çok iyi anlaşıyoruz onunla ondan ötürü. Ve insan bu kadar mı saf niyetli olur, bu kadar mı temiz kalpli olur, yemin ediyorum kendimden utanıyorum.
Daha bugün benim bloguma girdi ve bir kaç bir şey okudu, beğenmiş. Dile getirince resmen gözlerim doldu. Ağlamak istedim. Dedi ki bende yazmak istiyorum ama yapamam, e dedim bende gönder o zaman yazıp bir şeyler ben uyarlayayım. Öyle ettik böyle ettik bana bir mail attı. Sizlere direk o maili okumayacağım, hiçbir özelliği kalmaz yoksa. Canım arkadaşımın bir sevdiceği varmış. Ama içim burkuldu okurken. Uzaktan bir bakış açısıydı okuduklarım onun dünyasına ve insan yaşantısına. Duygularımızla yönlendirdiğimiz hayatımız görebildim ve üzüldüm resmen.
Kızcağız okulun bitmesine sevinsin mi üzülsün mü bilemiyor şuan. Hani yabancı filmlerde hatta bazen Türk dizilerinde de görürüz; kız sever ama erkek farkında değildir. Böyle genellemek istemem çünkü her şey ve her aşk özeldir ama durum tam da bu.
Dediğine göre arkadaşımın hemen her gün mesajlaşıyorlarmış ama çocuk bazen cevap veriyormuş bazen de hiç oralı olmuyormuş. Çocuğun bu hareketi bana filmlerdeki federal ajanları aratır oldu. Olsaydılar da bu çocuğa gününü gösterseydik.
Ama arkadaşımın bu çocuğu rüyalarında görecek kadar, hatta okula gidip onu görebilmek için uyku uyuyamaması kadar çok sevmesinin karşılığında çocuğun da gözlerini açması gerekir. Bu bir ayıp değildir. Ama bir yanlış da sayılmamak üzere kötü bir şeydir.
Yine arkadaşımın dediğine göre onsuz geçen bu dört gün çile iken, koskoca yaz tatilinde ne yapacağım sözü beni benden aldı. Sanki kalbim bin parçaya bölündü. Roman yazarları sayfalarca yazarak anlatırken arkadaşım bana küçücük bir yazıda tüm aşkı hissettirdi. Küçücük bir kızın, küçük kalbindeki kocaman aşkı ve sevgiyi hissettirdi.
Ve gene o isimleri her yerde duyulan, bilinen yazarlar, bilgelere taş çıkaracak bir söz yazdı arkadaşım. Bu söz ancak iyi gözlemci, iyi düşünen birisinden gelebilirdi. Demiş ki;
Daha bugün benim bloguma girdi ve bir kaç bir şey okudu, beğenmiş. Dile getirince resmen gözlerim doldu. Ağlamak istedim. Dedi ki bende yazmak istiyorum ama yapamam, e dedim bende gönder o zaman yazıp bir şeyler ben uyarlayayım. Öyle ettik böyle ettik bana bir mail attı. Sizlere direk o maili okumayacağım, hiçbir özelliği kalmaz yoksa. Canım arkadaşımın bir sevdiceği varmış. Ama içim burkuldu okurken. Uzaktan bir bakış açısıydı okuduklarım onun dünyasına ve insan yaşantısına. Duygularımızla yönlendirdiğimiz hayatımız görebildim ve üzüldüm resmen.
Kızcağız okulun bitmesine sevinsin mi üzülsün mü bilemiyor şuan. Hani yabancı filmlerde hatta bazen Türk dizilerinde de görürüz; kız sever ama erkek farkında değildir. Böyle genellemek istemem çünkü her şey ve her aşk özeldir ama durum tam da bu.
Dediğine göre arkadaşımın hemen her gün mesajlaşıyorlarmış ama çocuk bazen cevap veriyormuş bazen de hiç oralı olmuyormuş. Çocuğun bu hareketi bana filmlerdeki federal ajanları aratır oldu. Olsaydılar da bu çocuğa gününü gösterseydik.
Ama arkadaşımın bu çocuğu rüyalarında görecek kadar, hatta okula gidip onu görebilmek için uyku uyuyamaması kadar çok sevmesinin karşılığında çocuğun da gözlerini açması gerekir. Bu bir ayıp değildir. Ama bir yanlış da sayılmamak üzere kötü bir şeydir.
Yine arkadaşımın dediğine göre onsuz geçen bu dört gün çile iken, koskoca yaz tatilinde ne yapacağım sözü beni benden aldı. Sanki kalbim bin parçaya bölündü. Roman yazarları sayfalarca yazarak anlatırken arkadaşım bana küçücük bir yazıda tüm aşkı hissettirdi. Küçücük bir kızın, küçük kalbindeki kocaman aşkı ve sevgiyi hissettirdi.
Ve gene o isimleri her yerde duyulan, bilinen yazarlar, bilgelere taş çıkaracak bir söz yazdı arkadaşım. Bu söz ancak iyi gözlemci, iyi düşünen birisinden gelebilirdi. Demiş ki;
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için, sevmekten korkuyor. Sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için. Konuşmaktan korkuyor, reddedilmekten korktuğu için. Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bilmediği için. Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için. Ve ölmekten korkuyor, aslında yaşamayı bilmediği için. Ben neyden korkuyorum biliyor musunuz? Ya da nelerden korkuyorum? Kaybetmekten korktuğum için, sevmekten korkuyorum. Ya da kaybetmekten korktuğum halde hala seviyorum. Konuşmaktan korkuyorum, reddedilmekten korktuğum için. Açılmaktan korkuyorum, sevgimi belli etmekten korkuyorum, küseceğini bildiğim için.
3 Haziran 2013 Pazartesi
SORU CEVAP
Lanet olsun uzun dillere, lanet olsun sevgisiz kalplere ve lanet olsun bencil insana.
Bencil insan kimdir? Ne yapar? Ne eder?
Soru cevap bölümümüzde ben size soru soruyorum ve siz cevaplıyorsunuz, bir şey yok yani, hadi öptüm gözlerinizden. Gmail: bayanhickimseoffical@gmail.com
Bir takım ideallerim var; iç mimar olmak istiyorum. Şuan lisedeyim ve Moda Tasarım okuyorum. Moda tasarımcısı olmayacağım ama iç mimar olacağım. Yaz için kurs buldum ve fiyat araştıracağız. Falan filan...
Hadi diyelim ben bunların hiçbirini istemedim, yanlış anlaşılmasın, istiyorum ama ya istemeseydim?
Bir baltaya sap olmak istemeseydim? Okul zaten hedefin varken işkence, bir de istediğin bir meslek yoksa neden gidesin ki okula. Tamamen iğrenç bir kabusa dönüşüyor insanın gözünde. Bu açıdan bakmayı deniyorum ama kıt kafalı olmalıyım ki, anlayamıyorum. Yapamıyorum.
İnsanların hepsinde inanç vardır, ateistim dese de. İnsanların hepsinde istek vardır, benim bunlara gözüm tok dese bile ve insanların hepsinin idealleri vardır, belli etmeseler bile. Kimseye söylemezsin ama kafanda oluşur belli bir tablo, çünkü bilirsin ki söylersen itirazlar, baskılar peşini bırakmayacak.
Ülkemizdeki olaylar malum. Bunun hakkında pek konuşmayacağım çünkü bu tarz siyasi olayları bloguma dahil etmek istemiyorum. Söyleyeceğim tek şey; hakkını savunan, ülkesinin istikrarı ve adaleti için çabalayan Türk gençliğine ve her yaştan insanımıza buradan saygılarımı iletiyorum. Onlarla kurur duyuyorum. Göğsüm kabarıyor. Türk milletinin geleceğini ve şimdisini düşündüğünüz için helal olsun size Atatürk'ün askerleri.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)