30 Eylül 2013 Pazartesi

Ben böyle hayatın ta amına koyayım. Böyle hayat mı olur arkadaş?
Her şey üst üste biniyor, birbirine giriyor. Beynim sikiliyor yemin ederim ki.
Annem, diğer ailevi problemler, okul hayatım, arkadaş hayatım, diğer sosyal hayatım, evdeki konumum, vermem gereken kararlar...
Daha çok sayabilirim ama önemli olan sayısı değil, önemli olan hissettirdikleri.
Benim hayatım da kendi istediklerime, tercihlerime değer verilmiyorsa ben ne yapmalıyım?
Sözümü geçiremiyorsam ne yapmam gerekiyor?
İstediğimi nasıl elde ederim?
Nasıl moralimi bozanları kendimden uzaklaştırırım?
Ne yapmam gerekiyor, ne demem gerekiyor?
Hayatımın kontrolü bende değil.
Hayatımı istiyorum.
Malesef Türkiyede bunun yolu ders çalışıp iyi bir meslek sahibi olmaktan geçiyor, tabiki benim hiç yapamayacağım gibi...
Öpt.

29 Eylül 2013 Pazar

Sabah sabah yazıyorum bunu.
Yapmam gereken iki seçim var karşımda. Her zamanki gibi ben kararsızım.
O kadar boktan bi durum ki buraya yazmaya gitmiyor elim.
Hani basit bir şey de değil, hayatımın seçimi gibi resmen. Mal gibi dolanıyorum ortalıkta.
Tabi bu işin 'bize ne amk' kısmıydı, sizin için de mi yazsam biraz..
Mm.. Hayır. Keyfim yok.
Öpt.

26 Eylül 2013 Perşembe

Ba şimdi olaya bak.
Bizden küçük sınıflarla muhabbet etmek için gittik arkadaşımla miniklerin sınıfına. 9. sınıflara işte.
Arkadaşım benden daha zayıf ve daha uzun. İkimizde tarzımızdan ötürü gömleklerimizi eteklerimizin içine sokarız. Böyle yüksek bel okul eteği falan çok güzel oluyor.
Her neyse işte irice bir kız dedi ki arkadaşıma çok güzel olmuş dedi. Beni de işaret edip sen böyle yapma dedi. Hani suratından aşağılama isteğini anladım kızın.
Ya ben gene eteğimi içme sokucam da sen niye öyle dedin iri kız? Hani demeseydin de olurdu? Niye yaptın ki? Sikerim seni.
Belkide niyeti kötü değildi. Belki beni kendine yakın gördüğü için öyle dedi.
Da. Ben daha yakın arkadaşımın incinmemesi için bile gerçekleri ona olabildiğince yumuşak yollarla söylemeye özen gösteriyorum. Aman bu insanı incitmiyeyim, aman bu üzülmesin...
İnsanlar tiksinç. İnsanlar korkunç. Hepsi dengesiz. İçimde arkadaşlarım için harcayabileceğim şuncacık iyilik kalmışken bunlar sömürüyor beni.
Bak! Aha al sana iyilik bundan sonra ah al.
Öpt.


24 Eylül 2013 Salı

Çünkü herkes senin dış görünüşüne bakıyor.


Kime güveneceksin?
Gitmem diyen herkese mi? Sevdiğine mi? Seni sevene mi?
Ayakkabının bağı çözülse götünü dönecek duvar arıyorsun ne güveni a*ına koyayım.
Ne dersen de, ne yaparsan yap, nasıl davranırsan davran.
Kendinden başkasına anlatamadıklarından ibaretsin.
Hayat şöyledir böyledir demek için erken falan değil. Yaşım küçük ama hayatı görebiliyorum. Çoğundan erken, bağzılarınızdan geç.
Hayat acımasız.
Yaratıcı Afrikasına suyu vermedi bana istediklerimi mi verecek? Etrafımda bu kadar kötülük olurken kendimi sorguluyorum. Yaradanı sorguluyorum. Niye böyle? Böyle olmak zorunda mı? Bizim kurallarımızla olmuyor adalet, eşitlik. Adil olan herkesin ölmesi ve herkes ölünce eşit.
İşte o yüzden sevmiyorum burayı. Çünkü burada, hiç olmayan adalet için, kurallar, yasalar, gerekçeler, dayatmalar var.


23 Eylül 2013 Pazartesi

Mm nasıl diyor siz? ; SIÇTIK AMK.
Aha da karşıma dizdiler soruları, benden de bu kafayla mantıklı cevap bekliyorlar. Her şey birbirine girmiş durumda zaten.
Şuan kafam tıpkı dolabın içindeki darmadağın kıyafetler gibi. Ve bu benden cevap beklenen sorular da dağınık kıyafetlerin üzerine konulup zamanla onların da devrilmesi gibi. Alttakini çekiyorsun, üstteki toplu olanlar da arkaya devriliyor.
Bir de dış baskılar var tabi. Annen geliyor sana dolabı topla diyor. Abin geliyor benim sorduğum sorular o tişörtlerin arasında mı diyor. Sen ayrı rahatsız oluyorsun o rahatsızlıktan.
Kısacası yeni bir dolap alarak dağınıklığımdan kurtulamayacağıma göre dolabı toplamam gerek. Her soruya bir cevap bulmam, kendi yerimi bilmem gerek. Ne yapabilirim? Ne istiyorum? Yapar mıyım? Bende o göt var mı?
Yiyorsa yapıcam.
En basitinden(!) meslek seçimimi ele alıyorum. Hayvan gibi çalışıp iç mimar mı olmak istiyorum? Daha doğrusu yiyor mu? Yoksa moda tasarımda mı ilerlemek istiyorum?
Kararlarımı iç mimarlığa göre alırsam çok sıkı tutmam gerek. Geçen senelerde de sıkı tutucam deyip si*i tutmuştum. Onun tırsıntısını içimde yaşıyorum.
Eğer moda tasarımını seçersem de böyle kendime yakıştıramayıp bir eziklik yaşayacağım.
Şimdi şansımı deniyim olmadı moda tasarım cepte diycem? Zor o. Zaten maddi açıdan sıkıntıdayız. Ama en azından denedim olmadı derim içimde kalıcağına. Olup şuan saçımı topliyim dedim kafam ısınmış amk beynim yanıyo ya.
Benden bugünlük bukadar.
Öpt.

19 Eylül 2013 Perşembe

Çok merak ediyorum. Sizi dinlemek zorunda mıyım?
Ön yargılarınızı, eleştirilerinizi, diretmelerinizi ben dinlemek, uygulamak zorunda mıyım?
Değilim.
Yani; SİKTİĞİMİN ÇENELERİNİZİ KAPAYIN AMINA KOYAYIM.
Arıyo biri ne yaptığımı soruyor. Bilgisayarda olduğumu söylediğimde de "Dersler başlamadı mı?, Git ders çalış. , Hep bilgisayardasın!" cümlelerini işitiyorum.
Umrumda değilsiniz. Bunu farkına varmanızı ve sadece beynimi sikmekten başka bir işe yaramayan, her zaman yıkıcı olan cümlelerinizi tekrar etmeyi kesmenizi istiyorum. O cümleleri kendiniz kullanabilir veya götünüze sokabilirsiniz.
Benimkisi sizi ilgilendirmediği gibi aynı şekilde sizinki de beni ilgilendirmez.
Ben istediğim şeyleri yaparken siz de götünüzdeki delikten küçük alan bakış açınızla istediğinizi görebilir, istediğinizi eleştirebilirsiniz.
Karşıma bu zihniyette çıkan yandı.
Öpt.

14 Eylül 2013 Cumartesi

İnterneti seviyorum.
Burada ben kendim yapıyorum her şeyi.
En baştan yaratıyorum.
Zevkime göre dekor ediyorum, istediğim müzikleri koyuyorum, fotoğraflar paylaşıyorum, tıpkı beniim gibi düşünen insanlarla tanışıyorum.
Burada tanrı benim.
Olum çok efkarlıyım.
İlk olarak eski klavyemi özledim. O bir metre gömülen tuşların yumuşaklığını, ele gelirliğini, çıkardığı seslerini, rengarenk boyadığım tuşlarını özledim. Adeta bu laptopun klavyesi bir beton, benim eski klavyem bir kadife.
Şuan öyle bir haldeyim ki birisinin çıkıp şaka yaptık demesini bekliyorum.
Resmen arkadaş kazığı gibi.
Fena acıtıyor. Doğru olanı biliyorum. Peki kim doğru olanı yapmak istiyor? Ben değil.
Yemek yemiyorum.
Uyuyamıyorum.
Mutlu olamıyorum.
Sürekli gerginim.
İçime kapanıyorum.
Asosyalleşiyorum.
Odamdan çıkmıyorum ama odamda da sıkılıyorum.
Resim çizmiyorum.
Müzikler anlamsız geliyor.
Beni bu hale sokan kişileri ben soktum hayatıma. Bana bunları yapmasına ben izin verdim. Bu yıl farklı bir başlangıç yapmayı planlıyorum. Arkadaşlarıma karşı hiçbir şey belli etmemeyi ve her zaman ki gibi davranmayı ve arkadaşlarımla dolaşıp, gezmelere son vermeyi - ki zaten çok yapmıyorum- , okuldan çıkıp evime gelmeyi planlıyorum.
İnternet üzerinden kurduğum arkadaşlıklar daha sağlıklı.
Hatta en iğrenç sitedekiler bile daha düzeyliler, en azından ne istediklerini söylüyorlar sen de ona göre davranıyorsun.
Ama çevremdeki çoğu insan ne yapacağını bilmiyor.
İki yüzlülük yapıyor, şeytanlık yapıyor.
Kendimi ne kadar ezik hissettim.
Ama geçti.
Onların ezikliğini görebilmem, kendi ezikliğimle gurur duymamı sağladı.
Kendi egonuz, bencilliğiniz ve yüzsüzlüğünüz hayatınızda karşınıza hep engeller çıkaracak. Her zaman gerçek mutluluğu arayacaksınız. Ben de o sırada sizi izleyerek egomu tatmin ediyor olacağım.
Keşke kendinizi benim gözümden görebilseniz şuan. Siz hakkınızda en son böyle düşünebileceğim hatta böyle yazabileceğim son kişilerdiniz bir zamanlar. Ne yaptınız da bu hale geldiniz gözümde.
Sizinle uğraşamam. Yoruluyorum. Kendime çok yük alıyorum. Bırakayım da herkes kendi yükünü taşısın.
Ben bir arkadaşımın morali bozulduğunda ona yardım ederim. Onunla ilgilenirim. Peki ben neden hep yanlız ağlıyorum?
Daha önceden anlamam gerekirdi. Sadece vaktime üzülüyorum. Başka bir şeye değil.
Bu yazıyı yazarak bile değer vermiş oluyorum.

13 Eylül 2013 Cuma

11 kişi tarafından tecavüze uğrayan 14 yaşındaki kızın avukatının sözleri;

Birazdan 11 tane şüphelisinin ve 14 yaşında bir mağdurunun olduğu, içinde uyuşturucu ve tecavüz geçen bir ağır ceza duruşmasına gireceğim,

Bu arada ben mağdur vekiliyim. 14 yaşında 9 kişinin tecavüzüne uğramış ve şimdi korkudan şikayetçi değilim diyen bir çocuğun avukatıyım.

14 yaşındaki kıza zorla uyuşturucu verip bayıltan ve sırayla tecavüz eden bir de bunu videoya çekip paylaşan sanıkların ifadeleri şok edici,

Sırf kız evden kaçıyor ve de sigara içiyor diye nerdeyse tecavüzü mazur gösterecek şekilde savunma yapan avukatlar bile var karşımda,

Kız o kadar korkmuş ki duruşma boyunca elimi bırakmadı, ifade vermek için sanıkların dışarı çıkmasını istedi, olayı anlatırken hep ağladı.

11 sanıktan 5’i tutuklu diğer 6’sı için de tutuklama istedim. Heyet karar için ikinci kez ara verdi. Duruşma 10:30’dan beri devam ediyor.

3,5 saat ve 21 sayfa tutanak sonunda tutukluların tutukluluk hallerinin devamı ile tutuksuz olanların tutuklanmalarına karar verildi.

Sanık yakınları arbede çıkardı, mağdur kıza annesine ve bana saldırmaya kalktı. Polis eşliğinde kaleme sığındık. Disarda kıyamet kopuyor.

14 yaşındaki tecavüz mağduru ve avukatı bana tecavüzcülerin aileleri siz nasıl insanlarsınız diye saldırdı. Asıl siz nasıl insanlarsınız?

Sonuçta ilk celse bile olsa, henüz infaza yönelik hüküm kurulmamış da olsa o 11 tecavüzcü duruşmadan sonra cezaevine gidecek. Bu bile yeter.

Evet suçu ispatlanana kadar herkes masumdur ve burda 14 yaşında bir çocuğa tecavüzden bahsediyoruz. Hem de 11 kişi tarafından. Ne masumiyeti

30 yıllık ömrümün ve 6 yıllık meslek hayatımın en zor saatlerini yaşadım. Avukat olarak sakin olayım dedim ama insan olarak mümkün değil.

Kız birkaç defa evden kaçmış diye sokaklarda başkalarıyla yatıp kalkıp suçu bize yıkmaya çalışıyor, akli dengesi yerinde değil bile dendi.

O tramvayı yaşayan birinin ruhsal durumu elbette yerinde olmaz ama akli dengesi yerinde değil ne demek? Deli diye tecavüz mü edeceksiniz?

Elimi tuttuğunda avuçlarının içi terleyen, titremesine zor mani olduğum ve bana ablacım diyen bir çocuktan bahsediyoruz. Adı üstünde çocuk.

Mağdur çocuk şu an yurtta kalıyor; ama annesi ve küçük kız kardeşi için hayat bundan sonra onunki kadar korunaklı olmayacak maalesef.

Gözümün önünde kadını “seni de kızın gibi yapacağız” diye tehdit ettiler. Onunla ilgili de ayrıca suç duyurusunda bulunuldu elbet.

Tecavüze uğrayan çocuğunun hakkını aradı, suçlulardan şikayetçi oldu diye bir anneyi tehdit etmek hangi insani ölçüte sığabilir?

Sonradan suçsuz oldukları anlaşılırsa diyenler var. Bazı suçlarda aslında en başından her şey apaçık ortadadır, sonradan kamufle edilir.

Bugün bir kez daha anladım ki, hayatta çok gerzekçe şeyleri kendimize dert ediyoruz. İnsanlar ne travmalar atlatıyor, biz neyin derdindeyiz?

Ben öz kızına tecavüz eden baba ile ilgili halasının kıza “babanın yanında yarı çıplak gezip adamı tahrik etmeseydin” dediğini bile duydum.

Sizden ricam burda veya Facebook’ta nick veya foto göstermeden yazılanları paylaşmanız. Korktuğumdan değil meslek kuralları gereği ricamdır.

Küfür etmeyi sevmem ihtiyaç halinde kendimi tutamadığım zamanlar olur ama 14 yaşındaki masum bir kıza tecavüz eden, sonra da ailesini de tehtit ederek 'seni de böyle yapacağız' diyenlerin zihniyetini, zürriyetini sikeyim. Sizi doğuranda mı suç, ananızı sikende mi bilemedim.
Ne edeyim bilemedim. Kapımın önündeki inşaat seslerinden kurtulacağım için sevindiğimi mi yoksa okul açılacağı ve o iğrenç sorumluluk yükünün altında ezileceğim dönemlerin yaklaştığına üzüleyim mi?
Alış-veriş yapmam lazım. Çanta almam lazım, defter almam lazım.
Ama ben para harcamaya bayılan insan şuan bunlara bile isteksizim.
Ayrıca karnım aç aq. Evde yiyecek bişey yok.
Ve ben açken insanlıktan çıkıyorum. Nys.
Öpt.

12 Eylül 2013 Perşembe

Böyle yapan erkek iyidir.
Şöyle yapan erkekleri sevin.
Böyle yapmayanlar olarak çok az kaldık.
Böyle yapanlar olarak çok sevimliyiz bence.
HEPİNİZİN AMINA KOYİM.
Değilsiniz tatlı matlı. Götümsü yaratıklar sizi. Beyinleriniz götünüze mi kaçtı? Sıçarken mi düşürdünüz beyninizi?
Ya sizin tatlı olup olmamanız bizi ilgilendiriyor mu? Bi düşün bakayım ilgilendiriyor mu? Kiminle ne yaptığın, nerelere gittiğin, seni kimin arayıp, kimlerle gülmekten yarıldığın bizim umrumuzda mı? Peki sen neden çişini bile yapmayıp, çişe gidince de telefonundan bize bunları bildirmeye çalışıyorsun? La bi gidin ya...

Komşu Çocukları

Yaptığım gözlemlere dayanarak söylüyorum ki erişkin bir komşu çocuğu saniyede üç defa 'oyun açsanaaağğ' diyebilmektedir.
Bir komşu çocuğu her zaman sizden bir adım öndedir. İsterseniz atomu parçalayın, isterseniz uzaya çıkıp Mars'ı dünyaya getirin, komşu çocuğunu geçmenizin bir yolu yoktur, sorgusuz ve suhalsiz bir biçimde komşu çocuğu her zaman taktire şayan, dört dörtlük, mükemmel, hayırlı evlattır.
Annelerinizin babalarınız ağzındaki komşu çocuğu sizin aklınızda orospu çocuğu olarak filizlenmeye küçük yaşta başlar.
Sizin, gösterilen örneklere dayanarak, ibret alıp K.Ç'nu (Komşu Çocuğu) başarılarınızla ve çoğu zaman ders notlarınızla geçmeniz beklenir. Fakat verilen fazla miktarda örnek bünyenizde yüksek ateşe ve yanında milyon küfür eşliğinde sinirle reaksiyon gösterir. Bunun sonucunda erken yaşta K.Ç. katili olur çıkarsınız.
Derslerinizde gerileme, çocuk sahibi olmak isterken fikir değiştirme, eğitim sisteminde göze batma gibi durumlar yükseliş gösterirken, çocuk sevgisi, sabır, paylaşma duygusu ve yanı sıra yaşam sevinci ciddi miktarda azalış gösterir.
Başta kendime ve diğer bu halden muzdalip kader yoldaşlarıma sabır, huzur diliyorum.
Hayırlı günler.
Acı gerçekler köşesinden bildiriyorum.
Öpt.

11 Eylül 2013 Çarşamba

Terbiye küfürle ölçülmez.
Zeka davranışlarla ölçülmez.
Mutluluk gülümsemeyle anlaşılmaz.
Değer sözlerle gösterilemez.
İnsan terbiyeyi küfür de aramaz. Davranışlarına bakarak insanları zeka ayrımına sokmaz. İnsanın gülümsemesine aldanıp duygularından bihaber olmaz. Doldurulmuş sözlerle insanı kandırıp, göz boyamaz.
Olum efendi olucaksınız....
(İlham kaynağım Furkan Önel'e teşekkürlerimi iletiyorum. Bu notu silah zoruyla yazdığımı huzurlarınıza bildirmek isteirmşnjdghfdhjdkld)
Eski bir yazımı paylaşmayı unutmuşum. Buyrun.

Şu insan olma mevzusunu bir göz önüne alalım.
Eskiden çok küçük düşünürdüm. Duygularım çok fazla güçlüydü, hala güçlüler ama başa çıkmaya başladım. Tabi ki hepsiyle değil.
Sevdiğim çocukla ayrıldık. Hala seviyorum. Ayrıldığımız için baya da üzülüyorum. Ama geride bırakmam lazım. Arkamda yaşadığım kötü anıları ve hatıraları bırakmazsam eğer geleceğime yön veremem. Aldığım dersler var her olayda ve bunu daha sonra yapmamak için kazıyorum hafızama. Bu arada aynı hatayı iki kez hiç yapmadım. Bu benim çok korktuğum bir şey.
Şimdi eğer o çocuk bunu okuyorsa muhtemelen şöyle düşünebilir; hemen unuttu, hemen vazgeçti falan. Ne bileyim şimdi ne düşüneceğini. Olayı kişiselleştirmekle hata mı ettim bilmiyorum ama devam edeceğim bu örnek üzerinden.
Bir yandan mantığımı kullanmak istiyorum. Diyorum ki içimden; lan zaten bitmişti, bitmesi gerektiğini biliyordun ve istiyordun. Ama üzmek istemiyordun. O bunu göze aldı ve bitti. Mutlu son.
Şöyle bir mevzu var, çok küçük düşünüyoruz. Duygularımız yüzünden. Çünkü acıdan, nefretten, kıskançlıktan kopamıyoruz. Bizi yıpratıyorlar. Ama duygularımızın perdesini biraz aralayabilirsek eğer, görürüz işte gerçekleri. Ben nadiren bunu yapıyorum.
İlişkilerimden, hiçbirinden korkmadım. Evet içerlerde bir yerden ‘lan ya yine aynısı olursa, sıçtın’ sesleri duyuluyor arada ama umursamıyorum.
Çünkü; daha gencim. Aslında ben otuz yaşımda da seksen yaşımda da genç olacağım o ayrı. Her neyse, sevdim. Sonra olmadı. Ayrıldık. Hissettim, sevdim, üzüldüm, sinirlendim, şüphe ettim, umursamadım. Hepsi duygularım ve kim bilir daha kaç tanesini yaşadım o çocuklayken. Yaşamadım değil, ama gerçekleri görmek gerekiyor.
Olması gerektiği için olmuştur.
Baya abarttığımı fark ediyorum ama en yakın örnek buydu bence. Sadece aşk meşk değil, bir insanla mutlu olabilirsiniz. Ama sizi hak etmiyor olabilir. Size ihanet etmiştir belki ruhunuz duymuyordur. Anasını satayım sen de mal mısın ya götünden donunu alacak haberin yok. Sinirlendim. Neyse, özetliyorum.
Bırakın olsun. Birisiyle çıkmak mı istiyorsunuz? Çıkın. Bir şey mi yapmak istiyorsunuz? Yapın. Çünkü, ne kaderi ne de gerçeği değiştirebilirsiniz.
Ve korkmayın. Bakın ayrıldık. Şimdi üzülüyorum. Gidip Nutella yiyeceğim ve odama kapanıp müzik dinleyeceğim arkadaşlar. Şaka şaka, evde Nutella kalmadı :/

Yemek yemek hayat felsefemdir, sürekli çişim gelir, günün çoğu saatini uyuyarak değerlendiririm, en büyük hobim tumblrdır, yemek yemeyi çok severim ama yemek yapmak konusunda hiçbir fikrim yoktur, televizyon karşısında yemek yemeye bayılırım, bilgisayar başında yemek yemeyide severim, balkondada yemek yemeyi severim, mutfakta ve yatağımda yemek yemekte sevdiğim şeyler arasındadır, temizliğe karşıyım, gezmeyi çok severim ama ev sınırlarını aşmadan, kanepeyi ve yeri gardolap aynı zamanda kitaplık aynı zamandada masa olarak kullanırım, en büyük fobim aynadır, evde tartı bulunmasından hoşlanmam, kapı zilinin sadece pizzacı tarafından çalınması beni sevindirir, kitap okumayı severim ama ders çalışmayı asla, müzik dinlerim mutlu olurum şarkı söylerim mutsuz ederim, dizi izlerken çok konuşurum ota boka gülerim, bol bol küfür ederim, her şeyden şikayet ederim elime yemek tutuşturulunca süt dökmüş kediye dönerim ha bide çok severim. Ankaradan katılıyorum, zengin koca adaylarını bekliyorum :d:d:d
Zor bir konuya değineceğim. Benim için çoğu konuya göre zor açıkçası.
Şimdi bu insanların dış görünüşü dediğimiz mevzu var ya, heh o işte.
Ya şişko olabilirsin, zayıf olabilirsin, uzun veya kısa, çirkin veya güzel olabilirsin. İnsanın önemli olan içi. Bu temel kural.
Ama şöyle bir şey var, kilolu bir kız daracık bir tayt giyip, yada kısacık bir etek giyip halkın arasına çıkıyıp kendini teşhir ediyorsa ben onunla dalga geçerim. Nerede ne giyineceğini bilsin. Tabiki gene ben onla dalga geçtiğimde duymaz ve rencide olmaz. Bin bir türlü sebebi vardır. Dikkat çekmek için öyle giyiniyor olabilir. Ve bir sürü psikolojik nedenler...
Ya da bir kız, göğüsleri güzel diye onları ortalığa çıkarmak için dekolteli şeyler giyiyorsa ben bununla da dalga geçerim.
Hatta yanımda arkadaşım veya abim varsa 'şş parçaya bak..' derim yani.
Dediğim gibi kız bunu duymaz. Duysa saçımı başımı yolar lan.
Ne diyordum ben..
Her türlü olabilirsin; şişko, zayıf, çirkin, güzel..
Bunlar insanların senin bedenine uydurduğu sikimsonik sıfatlardır. Senin vicudun biraz daha farklı diye sen çirkin veya güzel olmazssın. Ama söylüyorlar işte..
Bana birisi güzel derse tabiki de mutlu olurum. Ama benim ona ihtiyacım da yok. Aynanın karşısına geçip kendime güzel diyebiliyorum. Yani sizin tabirinizle söylüyorum; 'güzel'
Aynı şekilde birisi bana çirkin derse de.. Dur bir dakika. Sen kimsin de bana çirkin diyosun pardon? Ağzını yırtarım. Terbiyesiz. Ne demiştik başkası duymiycaktı..
Çok yavaş anlıyonuz ya...
Öpt.

10 Eylül 2013 Salı

Çok ihmal ettim blogu biliyorum. Şimdi buradayım.
Son gelişmelerden çıtlatmak gerekirse gençler sanırım ben bi çocuktan hoşlanıyorum. Tumblr' dan tanıştık. Çok tatlı, çok sevimli bir şey. Sigara içiyormuş. Normalde sigara içen bir erkekle konuşmam bile hiç, ama şuan çok seksi olduğunu düşünüyoryujkdmndbhgfdhjkd
Sadede gelirsek burç yorumu gibi açıklayabilirim; ufukta yeni aşklar var bebişim, göte dikkat cırcır olucaksın, her zamanki gibi de fakirsin :*