29 Aralık 2013 Pazar

Yağmur

Zaman bir bulut gibi. Görüyorsun, biliyorsun ama dokunamazssın ve durduramazssın. Geri döndüremezssin. Buluta meydan okuyamazssın. İstersen şemsiyeni aç buluttan damladığında sular, ayakların gene de ıslanacak.
Yağmur yağdığında ayaklarına bak ve düşün şunu, sen yağmur suyuna bastığın için mi ıslak ayakların, bulut yağmuru yağdırdığı için mi?
Zaman mı suçlu gittiği, giderken yanında hep bireyler götürdüğü için, yoksa sen mi suçlusun beklediğin, bir şeyler yapmadığın için?
Yağmur bir kurtuluş bazen, her şeyin sonu. Kimi zaman da bir suçlu, kapatıyor gökteki sonsuz maviyi.
Mavi mi suçlu bulutların önüne geçmesine izin verdiği için, bulutlar mı suçlu yeri değil de göğü seçtiği için?
Peki sen mi suçlusun hayallerini yaşamadığın için, hayat mı suçlu adil olmadığı için?
Sen mi suçlusun maviyi seçtiğin için. Zaman mı suçlu senden maviyi çaldığı için?
Herkes biraz yağmurlu ve herkes biraz mavi. Sen suçla kendini mavi hayallerinin önüne geçen bulutlara izin verdiğin için.
Ve gene kız kendine mavinin sonsuzluğuna varamadığın için.

21 Aralık 2013 Cumartesi

Eveeet ^^
Ben geldiim.
Ya vallaçok denedim ama şirin olamadım şuan hsgdfhas
Aslında çok sevimliyimdir ^^
Ölürsünüz yani sevimliliğime sdhgafhsdkjlsa
Şaka şaka annem tekmeleyerek uyandırıyo, babam da hortumla dövüyor. Çirkinim ben :/
Ya onu bunu geçin de erken uyanıp hiç istemediğimiz şeyleri yapmaya (nefes almak dahil) devam mı? OO devam devam...
Ne malız yaa, ben de kendimi akıllı diye kendime yutturuyorum. Resmen kendimi kandıran iç sesimi bile kandırıyorum.
Korkun la benden.
En çok da şunu merak ediyorum. Acaba blogumu sürekli olarak takip eden, merakla okuyan birisi varmıdır?
Daha ben kendimi tam olarak kabul edememiş, sevememişken başkasının beni sevmesi kabul etmesi beklediğim bir şey evet haklısınız. Daha ben kendimi istemezken, daha babam beni istemezken birisinin beni istemesini istiyorum.
Elimde olmayan nedenlerden dolayı bu noktaya geliyorum ve bu süreçte benim etkim olmadan bilinç altım sevgiye ihtiyaç duyuyor. Tamamlanamayan boşlukların dolması için can çekişiyor. Boşluğu içimde oluşturduğu basınç beni depresyona itiyor. Annem beni doktora, doktor beni ilaçlara ben de gene kendimi ilaç içmemeye itiyorum.
Neden?
Her şey için kooooocaman bir neden?
Ya birisi yakınımda kendini peygamber ilan edip bana bunların nedenini açıklayacak ya da ben dikine kesiyorum bileklerimi.
Ve benden inançlı olmamı bekliyorlar.
Bizi her zaman izleyen, affedici, koruyup kollayan ama sözünü dinlemediğimiz zaman aşşağıda dumanlar içinde sıcak bir odası olan bir varlığa inanmamı, iman etmemi bekliyorlar ve aksi taktirde gözleri üzerime çekiyorum.
Benim bunu sorgulamaya iten şeyleri yaşadığım sırada bu gözlerin nerede olduğunu çoook merak ediyorum açıkçası.
İnanmıyorum.
İsterse gözümün önünde tekrar belirsin.
İster beni ölümle cezalandırsın.
Korkarak yaşamak istemiyorum.
Küçüklüğümde, gerçekten masum olduğumu düşündüğüm bir zamanda, korkuyla sindirildim. Oyuncaklarımla oynarken babam beni dövdü.
Oyun çağında oyun oynayan çocuk kadar suç işlemiş kim var ki şu dünyada? Yeni diş fırçasına heves etmiş, elinden düşürmeyen bir çocuğun, babasının diş fırçasını camdan atışını izlemesini hak edecek ne yapmış olabilir? Gözünün önünde annesinin bu kadar çırpınışlarını görmek zorunda mı bu çocuk? Abisinin hayatının böylesine yıpranışını?
Yıllarca acı içindeki insanları gördüm. Çocukluğum annemin boğazındaki ellerle geçti. Başından aşağı dökülen çorbalarla. Sürekli üzülen abimi gördüğüm günlerle. Yıllarca peşimizi bırakmayan analarını avratlarını siktiğim dedikoducu orospuları duymak ve görmekle geçti. Yapılan haksızlıkları görüp bir şey yapmamakla.
Kendimde cesaret görememle. Kendimi dışlanmış hissetmemle. Yoklukla. Dar boğazlıkla. Dışlanmakla. Kınanmakla. Bütün gözler üzerimde.
Ve benden mutlu olmamı, kafaya bir şey takmamı isiyorlar.
Tabii kii :))) Küçük renkli ilçlarımızı içeceğiz ve cennete hoşgeldiniz :)))
Yazan; Polyanna.
Peki,
bizi kim sikti?

4 Aralık 2013 Çarşamba

Selam canlarım, -hiçbir şeyim değilsiniz aslında- Bayan geldi.
O kadar bunaldım ki şu okul dershane ev üçgeninden yemin ediyorum piskolojim bozuldu.
Mezarıma ders çalışırken minik kalbi durdu yazarsınız tamam mı?
Demem o ki, kendimi unutuyorum sadece ve sadece gereksiz işlere -ki bunlar dersler, hocaların anlatması gerekirken biz öğrencilerin slayt yapıp anlattığı konular ve performan ödevlerini kapsamaktadır- e amk hani ben? Ben ölim mi lan? KAFA BU KAFA AMK KAFA BU!
İğrenç ve boktan bir amaca mütevellit bir koşuşturmanın içindeyiz ve soluk soluğa, götümüzden terler aka aka, varlığı kesin olmayan 'gelecek' için didiniyoruz.
Lan benim yarın ne giyineceğim belli değil ama önümdeki 5 yılı aşkın sürede okula gidicem ben. Aklınız alıyo mu? Arkadaşlar bizi ayakta sikiyolar, benden duymanızı istemezdim ama gerçek bu :/
Ben şimdi şuan hemen bu anı yaşamak istiyorum. Az önce hiç beklemezken Alperen'den mesaj almam gibi mesela. Çok güldüm ve çok eğlendim.
Bana katkısı olan şeyler-eğitim- istemiyorum, bireysel ve sosyal gelişime dayalı, yetenekli olduğum alanda çalışmak istiyorum.
Artık özgürlük istiyorum.
Bileklerimi dikine kesicem ben gidiyorum, siz siz olun sevişi-şey eeee.... anı yaşayın amk, koyun fötüne gitsin. "Amaaaaaan"
Öpt.

21 Kasım 2013 Perşembe

Bilgisayarıma kavuştuğuma göre artık beyninizi sikebilirim ^^

20 Kasım 2013 Çarşamba

Bu yayınımda sizlere sütyenden bahsedeceğim.
Arkadaşlar sütyen denen illetin-ki benim gözümde bir at semeri-bir erkeğin yanında imada bulunmasını durumunda utandığımızı geçitim, neden taktığımızı bile anlayamıyorum?
Eskiden meme nereye sen orayaymışsın.
Keşke hala öyle olsaydı.
Erkekler, 'uuu sütyen dedii..', 'Uuu meme dedi....' Tarzı şeyler düşünmenizi doğal karşılıyorum.
Ama sorun sizde değil. Sorun, hayatımızın olmasında emeği geçen babamızdan, yani doğmamamızdan öncesinden, hayatımızın sonuna kadar burun buruna yaşayacağımız ve yaşamak zorunda olduğumuz pipi sahibi insanlarla geçecek.
Sevgili kalın kafalı babalarımız kızlarını kız mesleğe gönderip erkeklerden uzak tutmaya çalışarak, sevgili kız meslek lisesi idareleri ve yandaş öğretmenlerimiz kız çocuklara feminist eğitim vererek, sevgili ailelerimiz bilinçsiz erkek yetiştirerek bizlere iyilik yapmıyorlar.
Sütyen ayıp değil.
Kırmızı dantelli sütyen belki ama sütyen ayıp değil bence.
Çıkarılacak dersler; SEVİŞMEK SEVİŞMEK SEVİŞMEK!!!

Bir arkadaşım bana iltifat ettiğinde ben;





İstanbul'un hangi köşesine bakarsanız bakın, aynı manzaraların bir değişiğini, bir level altını veya bir level üstünü görürsünüz. Benim Sultanahmet'te, şekilli oyuncaklar ile şekil çizerek o oyuncaklardan para kazanıp bütçe yapan ve kız meslek çıkışında en çok işi almak üzere kızları kesen genç çocukları görmem gibi. Kız meslek lisesinin saçmalığına ayrıca bir dokunacağım ama önce şu komik manzaralara bir açıklık getirmeliyiz bence. Gençlerimiz, biz size bakmıyoruz ya :/

17 Kasım 2013 Pazar

Bakın size bir mallık hikayesi aktarıyorum hemen şuan;
Sınıfımdan x kişisi geliyor ve bana kankimin-o sırada kendisi okulda değildi-bir çocukla olan, Twitter'daki fotoğrafını gösteriyor. Fakat durum bir karışık ki beyniniz bunu çözmekte depar atmak durumuna geliyor.
Arkadaşım daha okula gelmediği için ben de sınıfta takılıyordum. Y kişisini Twitter'da birisinin takip ettiğinin ilanıyla başlıyor bu boktan muhabbet. Bir diğeri takip eden sözüm ,ona 'kro'nun çekiştirmesini yaparken, bir diğeri bütün fotoğraflarındaki, tüm kıyafetlerinin uyumsuzluğunu Hakan Hakkaya'ya taş çıkartacak şekilde eleştiriyor. Ben koridora çıkıyorum. X kişisi geliyor ve bana telefonundan çocuğun fotoğraflarını gösteriyor. Fotoğrafların daha önce açılmadığını beyan ediyor ve fotoğraflar benim ilahi gücümle, benim yanımda açılıveriyor. İkinci veya üçüncü fotoğrafta hala okula gelmemiş olan yakın arkadaşım-ki biz ikimiz o kızlarla takılıyorduk ve dışlanmamıza rağmen biz onları dışlamışız gibi davranıyorlardı- o çocukla fotoğraf çekilmiş olarak belirdi o küçük telefonun ekranında. Ben de bildiğimi söyledim. Ama x kişisi rolünü aksatmamak için şaşırma efektini üst düzey bir performansla sergileyerek sınıfa kahkahalarla ve ilk kez duymuş numarası yaparak planlanmış haberi vermekle meşguldü. Ben durumun bilincine varamadan olaylar gelişti ve ben bunu yaklaşık 1-1.5 dk sonra farkına vardım.
Bir dümenler dönüyordu.
Kızmadım.
Acıdım.
Onların bu sefilliğine acıdım sadece. Keşke gözlerim o anları bir film yapabilseydi de onlara kendilerini izletebilseydim. Sanırım kendilerini sikerlerdi.
Öpt.

10 Kasım 2013 Pazar

Akşam akşam akarkene :ddddddddddd gsdhfhdhsdds
Olm çoksel la hahah
http://www.youtube.com/watch?v=RbtPXFlZlHg
Napıyonuz la keraneciler? :ddddddd
Ben lol oynuyorum valla. Bol bol da küfür yiyorum hsdddfhgsdjhsf
Ufonun karşısında götümü ısıtıyorum, Tüyap' tan aldığım kitaplarla sevişiyorum falan.
Biraz daha iyiyim sanki.
Genelde ben mutsuz olduğumda bir iki gün sürer, sonra da eskisine nispeten daha enerjik, daha konuşkan böle cıvıl cıvıl bi Bayan gelir.
Sonra bu enerjikliğim benim başıma bir iş getirir ve gene mutsuz olurum.
Ama ben seviyom ya kendimi, yaşamak falan iyi ya mutluyum ben. Şuan için tek sorunum tuvalete gittiğimde ceylan gibi klozetten sekmem. Onun dışında evritinks fayn.
He bide dersler var amk ya hofffffffff :(((((((
Siz, siz olun......
Şu yukarıdaki yazıdan hiç bir anlam çıkaramadım arkadaşlar. Boş insanım amk.
Hadi çav.

2 Kasım 2013 Cumartesi

Herşey bok gibi.
Ne o gözünüz mutlu Bayan'ı mı arıyor?
Yok efendim, kalmadı. Siktiler kafasını o Bayan'ın.
Gün geçtikçe deliriyor ve depresyona doğru adım adım ilerliyor.
O kadar karma karışık ki her şey buraya ne yazssam bilemiyorum?
Her zamanki gibi işte.
Hayat boktan.
Ben mutsuzum.
Bu kadar.
Şu anı düşünün bi.
Bağıra bağıra -içinizden- ağlıyorsunuz ve içinizdeki çığlıklar birer inleme olarak göğsünüzden yükseliyor. Sanki herkes ve her şey mutlu siz ise değersiz bir müsvettesiniz şu küflü hayatta. Siz ağladıkça, göz yaşlarınız birer şelale oluyor yanaklarınızın etrafında ve isyanlarınız içinizde kabarıp patlıyor. Yatağınızın içinde kıvrılıyorsunuz. Karanlıkla baş başasınız. Etrafınızı kaplayan koskocaman bir karanlık var. Sanki deliriyorsunuz.
Kendinizi boşlukta buluyorsunuz. Her olayın en kötü anları birer film gibi seriliyor gözlerinizin önüne. Size düşen de göz yaşlarınız ile filmi ve yapımcılarını taktir etmek oluyor.
Diyorsunuz ki 'Neden ben?'
Sadece huzur istiyor ruhunuz. Hayalinizi yaşamak istiyorsunuz. Kafanızdakini yaşamak. Ağlayarak uyumamak, gözlerinizin kenarındaki kurumuş yaşlarla, yastığınızın üzerindeki rimel lekeleriyle uyanmamak istiyorsunuz. Ve bazen sadece, uyanmamak istiyorsunuz.
Uyanmamak ve bu iğrenç dünyaya gözlerinizi açmamak istiyorsunuz. Yapmacık gülümsemelere maruz kalmak istemiyorsunuz. Bunca kötülüğe ve haksızlığa maruz kalmamak istiyorsunuz.
Karanlığın içine çekilmek istiyorsunuz.
Derin, acımasız ama huzurlu karanlığın içine.

26 Ekim 2013 Cumartesi

Diyosun ki herşey yoluna girdi, bi bakıyosun yol sana girmiş.
Böle çırpınıp duruyorsun falan ama nafile anadın mı, boku bokuna yani. Tüm umudunu o yolda harcıyınca sana eşeğin çok güzel yerleri kalıyor.
İlerleyen saatlerde daha kötümser biri olmamaya çalışarak karşınızda olacağım.
Öpt.

19 Ekim 2013 Cumartesi

Sinirden delirmek üzereyim.
Tabiki umrunuzda değil. Kimsenin umrunda değil. Hiç kimsenin umrunda olmadığım hissini en derinden hissediyorum. Daha da kuvvetli bir his varsa hissettiğim o da benim olmayan bir hayatı yaşadığımdır.
Benim değil bu hayat. Benim olamaz. Benim olsun istemedim ki bu hayat. Kendi istediğim bir hayat var zaten. Ama hayatımdaki -lafın gelişi hayatım- kararları ben veremiyorum. İrade sahibi değilim. Bana sormuyorlar. Bağırıyorum. Çığlık atıyorum. Kimse beni fark etmiyor.
Meğer içimden bağırıyormuşum, göz yaşlarımdaki çığlıkları kimse göremiyormuş.
Ağlıyormuşum, ağlıyormuşum şelale oluyormuş gözlerim, dere oluyormuş yastığım. Bulut oluyormuş yorganım, örtüyormuş tüm manzarayı. Kimse güneşli gün için o kara bulutlu beni yaşamaya çalışmıyor. Kimse aralamıyor perdeleri.
Kendi içimde deliriyorum ben de.
Kendi yalnızlığıma bakıyorum. Benim olmayan hayata küçük dokunuşlar yapmaya devam ediyorum.
Her gece ağladıktan sonraki sabah insanlara gülümsüyorum. Gülümsüyorum ki üzülmesinler. Ben üzülüyorum bari onlar beni mutlu bilsinler istiyorum.
Herkese yetmeye çalışıyorum kendime yetemez iken.
İstediğim şeyleri tercih etmek istiyorum. Kimse karışmasın istiyorum. Ben olmak istiyorum.
Bunu yazarken ağlamamış olmayı diliyorum.
Belki bir ergen yazmış gene diyeceksiniz. Ben çok kez yaptım çünkü. Bugün o ergen benim. Kusuruma bakmayın artık.
Kimse kusuruma bakmasın. Güzel şeyler söylediğimde takmıyorsunuz, kötü şeyler söylersem de takmayın.
Öpt.

17 Ekim 2013 Perşembe

Kış geldi.
Artık evdeyiz malum. Söyledim kitapları, kahve stoğumu hazırlıycam, ders, ardından uyuyana kadar kitap. Uyuyarak çok vakit kaybediyorum la ben.
Yani ben ve yaşıtlarım bence.
Velhasıl kelam, -bunu ilk kez kullanıyorum cümle içinde belirtmeden geçmem, geçemem değil abi prensip yani geçmem- güzel bir kitap yarılamak yerine neden uyuyayım ki? Yani uyumayı çok sevmem, yatağımı çok sevmem, uyurken psikolojik olarak rahatlamam, vücudumu uyurken rahat ettirebilmem, kışın verdiği mıyışma isteği, yatağımı çok çok sevmem, yastığımın çok rahat olması, uyumayı çoook sevmem ve yatağımı çok sevmem falan bunlar neden tercih edilesi olsun ki benim için?
Ama kitabı da anam okumıycak bana dimi?
Ayrıca kitap okumayı da çok UYKU UYKUUUUĞĞ UYKUYU ÇOK SEVİYORUM UYUMAK YATAK YASTIK YORGAN UYKUUUĞ sakinim.
Dediğim gibi arkadaşlar ders çalışmalıyım, kitap okumalYEMEK YEMELİYİM İSKENDER HAMBURGER MAKARNA ET PROFİTEROL ÇİĞKÖFTE MİLKSHAKE TUZLU FISTIK YEMEEEĞĞĞAAAAK YEMEK YEMEK İSTİYORUM!
Benden bi bok olmaz abi.
Öpt.
Beni tamamen yansıtan bir bayram özeti;
BİZ İKİ GÜNDÜR VARYA ÇOK FENA YİYOZ KUZENİMLE DÜN BAŞLADI HERŞEY....KALKTIK HALAMA GİTTİK KAHVALTI YAPMADAN ORDAN BÖREK MÖREK SONRA HALAM KEK YAPTI ONU YEDİK SONRA SARMA VARDI ONDAN YEDİK SONRA KÖFTE VARDI ONDAN YEDİK SONRA AKŞAM ÇIKTIK DIŞARI BURGER YEDİK EVE GELDİK KAVURMA YEDİK SONRA ÇİĞKÖFTE YEDİK SONRA MEYVE YEDİK UYUDUK UYANDIK KAHVALTIDA KAVURMA YAPMIŞLAR TÜM AİLE TOPLANDIĞIMIZ İÇİN KALHVALTIDA KAVURMA YEDİK SONRA BAŞKA BİŞEY YEMEYE FIRSAT KALMADI EVE GELCEKTİK EVE GELDİK BÖREK YEDİK SONRA CİPS YEDİK SONRA MİSAFİRLİK FASLI ANNEMİN TEYZESİNE GİTTİK ORDA DOLMA YEDİK BİDE GİTTİK KURABİYE FALAN NE VARSA YEDİK İÇTİK SONRA ORDAN AİLENİN EN YAŞLISINA BABAMIN ANNEANNESİNE GİTTİK ORDADA BÖREK FALAN YEDİK ÇAY İÇTİK SONRA BABAMIN HALASINA GİTTİK ORDADA TATLI YEDİK SONRA ORDAN KALKTIK BABAMIN TEYZESİNE GİTTİK ORDADA BÖREK SARMA TATLI ALLAH NE VERDİYSE YEDİK SONRA ORDAN BABAMIN DİĞER TEYZESİNE GEÇTİK PASTA YEDİK DOĞUM GÜNÜ VARMIŞ KAHVE FALAN İÇTİK EVE DÖNERKEN ÇİĞKÖFTE ALDIK EVE GELDİK DOLMA YEDİK BABAM SONRA KALKTI ET YAPTI ONU YEDİK ŞUAN KOLA İÇİYOM JSAVHGASDVFHVSADHG OLUM ÇOK FENA YEDİM 1 SAATTİR BUNU YAZIYOM

14 Ekim 2013 Pazartesi

Kahkül kestirdim ^^ Çok sevindirik oldum şuan ^^
Yıllardır istiyordum, kestireyim deyu. Bir cesarettir ki he amca kes deyiverdim de adam burnumun üsütüne, anlımın çatına dayadı makası.
Ya düşünüyorum da, şimdiye kadar hep güzel yorumlar geldi ama ya kötü yorumlar gelirse. Ya gelmezde o kızdan kötü yorum gelirse? Valla dalarım. Yeminnen tutmam kendimi he!
Ayyyy götüüüüğm -.-
Onun dışında kuzenime ve annesine biraz kafam takık halde ama iyi gidiyor her şey. Eve gelip ders çalışıyorum okuldan sonra, hedefimin peşinden koşuşturuyorum. İyi ya olcam ben mimar. Yapças bişeyler.
Siz kuzucuklarım iyisiniz mi?
Ay olmadı bu. Bak daha samimi olcam şimdi;
Nabıyonuz la götelekler? Göt büyütmeye devam mı? Devam devam...
İkidebir kafamın üstündeki kahkülleri düzeltmekten, kafamı sallamaktan yayınlar biraz daha geç çıkacakmış gibi elimden.
Ya zaten yanlızım aq siktir ettim.
Şaka şaka sizi çok seviyorum..
Resmen hiçliği seviyorumdndgsfgdhkdsgd
Bayramınız kutlu olsun ya da hayırlı kandiller.
Ölmeyin.
Öpt.

10 Ekim 2013 Perşembe

Ben bu hayatı saymıyorum haberiniz olsun. Bu gözler bu kadar çok şeyi gördükten sonra 'bizi seven' tanrıya inancımı kaybettiriyor.
Öyle şeyler var ki...
Ben gene şanslıyım, elimdeki imkanlara bak!
Evi olmayan insanlar var siz hala tuvaletinizdeki fayansların rengini beğenmeyin amk. Bencilim, benciliz.

6 Ekim 2013 Pazar

Abim orospusu bilgisayarı götürdüğü için blog yayınlayamıyorum. Ama siz farketmediniz zaten :/
Öpt.

3 Ekim 2013 Perşembe

Bı ınsan bebeklıkten cocukluktan baslar gelısmeye. Tamam bellı baslı kuralları ogreteceksın cocuga. Ama baskı ve kural ve ceza bunlar cocukları bıtırıyor. Onlara kural, ceza, egıtım vermeyın. Gunde sadece 1 saat verın ve sadece hayal kursunlar.

30 Eylül 2013 Pazartesi

Ben böyle hayatın ta amına koyayım. Böyle hayat mı olur arkadaş?
Her şey üst üste biniyor, birbirine giriyor. Beynim sikiliyor yemin ederim ki.
Annem, diğer ailevi problemler, okul hayatım, arkadaş hayatım, diğer sosyal hayatım, evdeki konumum, vermem gereken kararlar...
Daha çok sayabilirim ama önemli olan sayısı değil, önemli olan hissettirdikleri.
Benim hayatım da kendi istediklerime, tercihlerime değer verilmiyorsa ben ne yapmalıyım?
Sözümü geçiremiyorsam ne yapmam gerekiyor?
İstediğimi nasıl elde ederim?
Nasıl moralimi bozanları kendimden uzaklaştırırım?
Ne yapmam gerekiyor, ne demem gerekiyor?
Hayatımın kontrolü bende değil.
Hayatımı istiyorum.
Malesef Türkiyede bunun yolu ders çalışıp iyi bir meslek sahibi olmaktan geçiyor, tabiki benim hiç yapamayacağım gibi...
Öpt.

29 Eylül 2013 Pazar

Sabah sabah yazıyorum bunu.
Yapmam gereken iki seçim var karşımda. Her zamanki gibi ben kararsızım.
O kadar boktan bi durum ki buraya yazmaya gitmiyor elim.
Hani basit bir şey de değil, hayatımın seçimi gibi resmen. Mal gibi dolanıyorum ortalıkta.
Tabi bu işin 'bize ne amk' kısmıydı, sizin için de mi yazsam biraz..
Mm.. Hayır. Keyfim yok.
Öpt.

26 Eylül 2013 Perşembe

Ba şimdi olaya bak.
Bizden küçük sınıflarla muhabbet etmek için gittik arkadaşımla miniklerin sınıfına. 9. sınıflara işte.
Arkadaşım benden daha zayıf ve daha uzun. İkimizde tarzımızdan ötürü gömleklerimizi eteklerimizin içine sokarız. Böyle yüksek bel okul eteği falan çok güzel oluyor.
Her neyse işte irice bir kız dedi ki arkadaşıma çok güzel olmuş dedi. Beni de işaret edip sen böyle yapma dedi. Hani suratından aşağılama isteğini anladım kızın.
Ya ben gene eteğimi içme sokucam da sen niye öyle dedin iri kız? Hani demeseydin de olurdu? Niye yaptın ki? Sikerim seni.
Belkide niyeti kötü değildi. Belki beni kendine yakın gördüğü için öyle dedi.
Da. Ben daha yakın arkadaşımın incinmemesi için bile gerçekleri ona olabildiğince yumuşak yollarla söylemeye özen gösteriyorum. Aman bu insanı incitmiyeyim, aman bu üzülmesin...
İnsanlar tiksinç. İnsanlar korkunç. Hepsi dengesiz. İçimde arkadaşlarım için harcayabileceğim şuncacık iyilik kalmışken bunlar sömürüyor beni.
Bak! Aha al sana iyilik bundan sonra ah al.
Öpt.


24 Eylül 2013 Salı

Çünkü herkes senin dış görünüşüne bakıyor.


Kime güveneceksin?
Gitmem diyen herkese mi? Sevdiğine mi? Seni sevene mi?
Ayakkabının bağı çözülse götünü dönecek duvar arıyorsun ne güveni a*ına koyayım.
Ne dersen de, ne yaparsan yap, nasıl davranırsan davran.
Kendinden başkasına anlatamadıklarından ibaretsin.
Hayat şöyledir böyledir demek için erken falan değil. Yaşım küçük ama hayatı görebiliyorum. Çoğundan erken, bağzılarınızdan geç.
Hayat acımasız.
Yaratıcı Afrikasına suyu vermedi bana istediklerimi mi verecek? Etrafımda bu kadar kötülük olurken kendimi sorguluyorum. Yaradanı sorguluyorum. Niye böyle? Böyle olmak zorunda mı? Bizim kurallarımızla olmuyor adalet, eşitlik. Adil olan herkesin ölmesi ve herkes ölünce eşit.
İşte o yüzden sevmiyorum burayı. Çünkü burada, hiç olmayan adalet için, kurallar, yasalar, gerekçeler, dayatmalar var.


23 Eylül 2013 Pazartesi

Mm nasıl diyor siz? ; SIÇTIK AMK.
Aha da karşıma dizdiler soruları, benden de bu kafayla mantıklı cevap bekliyorlar. Her şey birbirine girmiş durumda zaten.
Şuan kafam tıpkı dolabın içindeki darmadağın kıyafetler gibi. Ve bu benden cevap beklenen sorular da dağınık kıyafetlerin üzerine konulup zamanla onların da devrilmesi gibi. Alttakini çekiyorsun, üstteki toplu olanlar da arkaya devriliyor.
Bir de dış baskılar var tabi. Annen geliyor sana dolabı topla diyor. Abin geliyor benim sorduğum sorular o tişörtlerin arasında mı diyor. Sen ayrı rahatsız oluyorsun o rahatsızlıktan.
Kısacası yeni bir dolap alarak dağınıklığımdan kurtulamayacağıma göre dolabı toplamam gerek. Her soruya bir cevap bulmam, kendi yerimi bilmem gerek. Ne yapabilirim? Ne istiyorum? Yapar mıyım? Bende o göt var mı?
Yiyorsa yapıcam.
En basitinden(!) meslek seçimimi ele alıyorum. Hayvan gibi çalışıp iç mimar mı olmak istiyorum? Daha doğrusu yiyor mu? Yoksa moda tasarımda mı ilerlemek istiyorum?
Kararlarımı iç mimarlığa göre alırsam çok sıkı tutmam gerek. Geçen senelerde de sıkı tutucam deyip si*i tutmuştum. Onun tırsıntısını içimde yaşıyorum.
Eğer moda tasarımını seçersem de böyle kendime yakıştıramayıp bir eziklik yaşayacağım.
Şimdi şansımı deniyim olmadı moda tasarım cepte diycem? Zor o. Zaten maddi açıdan sıkıntıdayız. Ama en azından denedim olmadı derim içimde kalıcağına. Olup şuan saçımı topliyim dedim kafam ısınmış amk beynim yanıyo ya.
Benden bugünlük bukadar.
Öpt.

19 Eylül 2013 Perşembe

Çok merak ediyorum. Sizi dinlemek zorunda mıyım?
Ön yargılarınızı, eleştirilerinizi, diretmelerinizi ben dinlemek, uygulamak zorunda mıyım?
Değilim.
Yani; SİKTİĞİMİN ÇENELERİNİZİ KAPAYIN AMINA KOYAYIM.
Arıyo biri ne yaptığımı soruyor. Bilgisayarda olduğumu söylediğimde de "Dersler başlamadı mı?, Git ders çalış. , Hep bilgisayardasın!" cümlelerini işitiyorum.
Umrumda değilsiniz. Bunu farkına varmanızı ve sadece beynimi sikmekten başka bir işe yaramayan, her zaman yıkıcı olan cümlelerinizi tekrar etmeyi kesmenizi istiyorum. O cümleleri kendiniz kullanabilir veya götünüze sokabilirsiniz.
Benimkisi sizi ilgilendirmediği gibi aynı şekilde sizinki de beni ilgilendirmez.
Ben istediğim şeyleri yaparken siz de götünüzdeki delikten küçük alan bakış açınızla istediğinizi görebilir, istediğinizi eleştirebilirsiniz.
Karşıma bu zihniyette çıkan yandı.
Öpt.

14 Eylül 2013 Cumartesi

İnterneti seviyorum.
Burada ben kendim yapıyorum her şeyi.
En baştan yaratıyorum.
Zevkime göre dekor ediyorum, istediğim müzikleri koyuyorum, fotoğraflar paylaşıyorum, tıpkı beniim gibi düşünen insanlarla tanışıyorum.
Burada tanrı benim.
Olum çok efkarlıyım.
İlk olarak eski klavyemi özledim. O bir metre gömülen tuşların yumuşaklığını, ele gelirliğini, çıkardığı seslerini, rengarenk boyadığım tuşlarını özledim. Adeta bu laptopun klavyesi bir beton, benim eski klavyem bir kadife.
Şuan öyle bir haldeyim ki birisinin çıkıp şaka yaptık demesini bekliyorum.
Resmen arkadaş kazığı gibi.
Fena acıtıyor. Doğru olanı biliyorum. Peki kim doğru olanı yapmak istiyor? Ben değil.
Yemek yemiyorum.
Uyuyamıyorum.
Mutlu olamıyorum.
Sürekli gerginim.
İçime kapanıyorum.
Asosyalleşiyorum.
Odamdan çıkmıyorum ama odamda da sıkılıyorum.
Resim çizmiyorum.
Müzikler anlamsız geliyor.
Beni bu hale sokan kişileri ben soktum hayatıma. Bana bunları yapmasına ben izin verdim. Bu yıl farklı bir başlangıç yapmayı planlıyorum. Arkadaşlarıma karşı hiçbir şey belli etmemeyi ve her zaman ki gibi davranmayı ve arkadaşlarımla dolaşıp, gezmelere son vermeyi - ki zaten çok yapmıyorum- , okuldan çıkıp evime gelmeyi planlıyorum.
İnternet üzerinden kurduğum arkadaşlıklar daha sağlıklı.
Hatta en iğrenç sitedekiler bile daha düzeyliler, en azından ne istediklerini söylüyorlar sen de ona göre davranıyorsun.
Ama çevremdeki çoğu insan ne yapacağını bilmiyor.
İki yüzlülük yapıyor, şeytanlık yapıyor.
Kendimi ne kadar ezik hissettim.
Ama geçti.
Onların ezikliğini görebilmem, kendi ezikliğimle gurur duymamı sağladı.
Kendi egonuz, bencilliğiniz ve yüzsüzlüğünüz hayatınızda karşınıza hep engeller çıkaracak. Her zaman gerçek mutluluğu arayacaksınız. Ben de o sırada sizi izleyerek egomu tatmin ediyor olacağım.
Keşke kendinizi benim gözümden görebilseniz şuan. Siz hakkınızda en son böyle düşünebileceğim hatta böyle yazabileceğim son kişilerdiniz bir zamanlar. Ne yaptınız da bu hale geldiniz gözümde.
Sizinle uğraşamam. Yoruluyorum. Kendime çok yük alıyorum. Bırakayım da herkes kendi yükünü taşısın.
Ben bir arkadaşımın morali bozulduğunda ona yardım ederim. Onunla ilgilenirim. Peki ben neden hep yanlız ağlıyorum?
Daha önceden anlamam gerekirdi. Sadece vaktime üzülüyorum. Başka bir şeye değil.
Bu yazıyı yazarak bile değer vermiş oluyorum.

13 Eylül 2013 Cuma

11 kişi tarafından tecavüze uğrayan 14 yaşındaki kızın avukatının sözleri;

Birazdan 11 tane şüphelisinin ve 14 yaşında bir mağdurunun olduğu, içinde uyuşturucu ve tecavüz geçen bir ağır ceza duruşmasına gireceğim,

Bu arada ben mağdur vekiliyim. 14 yaşında 9 kişinin tecavüzüne uğramış ve şimdi korkudan şikayetçi değilim diyen bir çocuğun avukatıyım.

14 yaşındaki kıza zorla uyuşturucu verip bayıltan ve sırayla tecavüz eden bir de bunu videoya çekip paylaşan sanıkların ifadeleri şok edici,

Sırf kız evden kaçıyor ve de sigara içiyor diye nerdeyse tecavüzü mazur gösterecek şekilde savunma yapan avukatlar bile var karşımda,

Kız o kadar korkmuş ki duruşma boyunca elimi bırakmadı, ifade vermek için sanıkların dışarı çıkmasını istedi, olayı anlatırken hep ağladı.

11 sanıktan 5’i tutuklu diğer 6’sı için de tutuklama istedim. Heyet karar için ikinci kez ara verdi. Duruşma 10:30’dan beri devam ediyor.

3,5 saat ve 21 sayfa tutanak sonunda tutukluların tutukluluk hallerinin devamı ile tutuksuz olanların tutuklanmalarına karar verildi.

Sanık yakınları arbede çıkardı, mağdur kıza annesine ve bana saldırmaya kalktı. Polis eşliğinde kaleme sığındık. Disarda kıyamet kopuyor.

14 yaşındaki tecavüz mağduru ve avukatı bana tecavüzcülerin aileleri siz nasıl insanlarsınız diye saldırdı. Asıl siz nasıl insanlarsınız?

Sonuçta ilk celse bile olsa, henüz infaza yönelik hüküm kurulmamış da olsa o 11 tecavüzcü duruşmadan sonra cezaevine gidecek. Bu bile yeter.

Evet suçu ispatlanana kadar herkes masumdur ve burda 14 yaşında bir çocuğa tecavüzden bahsediyoruz. Hem de 11 kişi tarafından. Ne masumiyeti

30 yıllık ömrümün ve 6 yıllık meslek hayatımın en zor saatlerini yaşadım. Avukat olarak sakin olayım dedim ama insan olarak mümkün değil.

Kız birkaç defa evden kaçmış diye sokaklarda başkalarıyla yatıp kalkıp suçu bize yıkmaya çalışıyor, akli dengesi yerinde değil bile dendi.

O tramvayı yaşayan birinin ruhsal durumu elbette yerinde olmaz ama akli dengesi yerinde değil ne demek? Deli diye tecavüz mü edeceksiniz?

Elimi tuttuğunda avuçlarının içi terleyen, titremesine zor mani olduğum ve bana ablacım diyen bir çocuktan bahsediyoruz. Adı üstünde çocuk.

Mağdur çocuk şu an yurtta kalıyor; ama annesi ve küçük kız kardeşi için hayat bundan sonra onunki kadar korunaklı olmayacak maalesef.

Gözümün önünde kadını “seni de kızın gibi yapacağız” diye tehdit ettiler. Onunla ilgili de ayrıca suç duyurusunda bulunuldu elbet.

Tecavüze uğrayan çocuğunun hakkını aradı, suçlulardan şikayetçi oldu diye bir anneyi tehdit etmek hangi insani ölçüte sığabilir?

Sonradan suçsuz oldukları anlaşılırsa diyenler var. Bazı suçlarda aslında en başından her şey apaçık ortadadır, sonradan kamufle edilir.

Bugün bir kez daha anladım ki, hayatta çok gerzekçe şeyleri kendimize dert ediyoruz. İnsanlar ne travmalar atlatıyor, biz neyin derdindeyiz?

Ben öz kızına tecavüz eden baba ile ilgili halasının kıza “babanın yanında yarı çıplak gezip adamı tahrik etmeseydin” dediğini bile duydum.

Sizden ricam burda veya Facebook’ta nick veya foto göstermeden yazılanları paylaşmanız. Korktuğumdan değil meslek kuralları gereği ricamdır.

Küfür etmeyi sevmem ihtiyaç halinde kendimi tutamadığım zamanlar olur ama 14 yaşındaki masum bir kıza tecavüz eden, sonra da ailesini de tehtit ederek 'seni de böyle yapacağız' diyenlerin zihniyetini, zürriyetini sikeyim. Sizi doğuranda mı suç, ananızı sikende mi bilemedim.
Ne edeyim bilemedim. Kapımın önündeki inşaat seslerinden kurtulacağım için sevindiğimi mi yoksa okul açılacağı ve o iğrenç sorumluluk yükünün altında ezileceğim dönemlerin yaklaştığına üzüleyim mi?
Alış-veriş yapmam lazım. Çanta almam lazım, defter almam lazım.
Ama ben para harcamaya bayılan insan şuan bunlara bile isteksizim.
Ayrıca karnım aç aq. Evde yiyecek bişey yok.
Ve ben açken insanlıktan çıkıyorum. Nys.
Öpt.

12 Eylül 2013 Perşembe

Böyle yapan erkek iyidir.
Şöyle yapan erkekleri sevin.
Böyle yapmayanlar olarak çok az kaldık.
Böyle yapanlar olarak çok sevimliyiz bence.
HEPİNİZİN AMINA KOYİM.
Değilsiniz tatlı matlı. Götümsü yaratıklar sizi. Beyinleriniz götünüze mi kaçtı? Sıçarken mi düşürdünüz beyninizi?
Ya sizin tatlı olup olmamanız bizi ilgilendiriyor mu? Bi düşün bakayım ilgilendiriyor mu? Kiminle ne yaptığın, nerelere gittiğin, seni kimin arayıp, kimlerle gülmekten yarıldığın bizim umrumuzda mı? Peki sen neden çişini bile yapmayıp, çişe gidince de telefonundan bize bunları bildirmeye çalışıyorsun? La bi gidin ya...

Komşu Çocukları

Yaptığım gözlemlere dayanarak söylüyorum ki erişkin bir komşu çocuğu saniyede üç defa 'oyun açsanaaağğ' diyebilmektedir.
Bir komşu çocuğu her zaman sizden bir adım öndedir. İsterseniz atomu parçalayın, isterseniz uzaya çıkıp Mars'ı dünyaya getirin, komşu çocuğunu geçmenizin bir yolu yoktur, sorgusuz ve suhalsiz bir biçimde komşu çocuğu her zaman taktire şayan, dört dörtlük, mükemmel, hayırlı evlattır.
Annelerinizin babalarınız ağzındaki komşu çocuğu sizin aklınızda orospu çocuğu olarak filizlenmeye küçük yaşta başlar.
Sizin, gösterilen örneklere dayanarak, ibret alıp K.Ç'nu (Komşu Çocuğu) başarılarınızla ve çoğu zaman ders notlarınızla geçmeniz beklenir. Fakat verilen fazla miktarda örnek bünyenizde yüksek ateşe ve yanında milyon küfür eşliğinde sinirle reaksiyon gösterir. Bunun sonucunda erken yaşta K.Ç. katili olur çıkarsınız.
Derslerinizde gerileme, çocuk sahibi olmak isterken fikir değiştirme, eğitim sisteminde göze batma gibi durumlar yükseliş gösterirken, çocuk sevgisi, sabır, paylaşma duygusu ve yanı sıra yaşam sevinci ciddi miktarda azalış gösterir.
Başta kendime ve diğer bu halden muzdalip kader yoldaşlarıma sabır, huzur diliyorum.
Hayırlı günler.
Acı gerçekler köşesinden bildiriyorum.
Öpt.

11 Eylül 2013 Çarşamba

Terbiye küfürle ölçülmez.
Zeka davranışlarla ölçülmez.
Mutluluk gülümsemeyle anlaşılmaz.
Değer sözlerle gösterilemez.
İnsan terbiyeyi küfür de aramaz. Davranışlarına bakarak insanları zeka ayrımına sokmaz. İnsanın gülümsemesine aldanıp duygularından bihaber olmaz. Doldurulmuş sözlerle insanı kandırıp, göz boyamaz.
Olum efendi olucaksınız....
(İlham kaynağım Furkan Önel'e teşekkürlerimi iletiyorum. Bu notu silah zoruyla yazdığımı huzurlarınıza bildirmek isteirmşnjdghfdhjdkld)
Eski bir yazımı paylaşmayı unutmuşum. Buyrun.

Şu insan olma mevzusunu bir göz önüne alalım.
Eskiden çok küçük düşünürdüm. Duygularım çok fazla güçlüydü, hala güçlüler ama başa çıkmaya başladım. Tabi ki hepsiyle değil.
Sevdiğim çocukla ayrıldık. Hala seviyorum. Ayrıldığımız için baya da üzülüyorum. Ama geride bırakmam lazım. Arkamda yaşadığım kötü anıları ve hatıraları bırakmazsam eğer geleceğime yön veremem. Aldığım dersler var her olayda ve bunu daha sonra yapmamak için kazıyorum hafızama. Bu arada aynı hatayı iki kez hiç yapmadım. Bu benim çok korktuğum bir şey.
Şimdi eğer o çocuk bunu okuyorsa muhtemelen şöyle düşünebilir; hemen unuttu, hemen vazgeçti falan. Ne bileyim şimdi ne düşüneceğini. Olayı kişiselleştirmekle hata mı ettim bilmiyorum ama devam edeceğim bu örnek üzerinden.
Bir yandan mantığımı kullanmak istiyorum. Diyorum ki içimden; lan zaten bitmişti, bitmesi gerektiğini biliyordun ve istiyordun. Ama üzmek istemiyordun. O bunu göze aldı ve bitti. Mutlu son.
Şöyle bir mevzu var, çok küçük düşünüyoruz. Duygularımız yüzünden. Çünkü acıdan, nefretten, kıskançlıktan kopamıyoruz. Bizi yıpratıyorlar. Ama duygularımızın perdesini biraz aralayabilirsek eğer, görürüz işte gerçekleri. Ben nadiren bunu yapıyorum.
İlişkilerimden, hiçbirinden korkmadım. Evet içerlerde bir yerden ‘lan ya yine aynısı olursa, sıçtın’ sesleri duyuluyor arada ama umursamıyorum.
Çünkü; daha gencim. Aslında ben otuz yaşımda da seksen yaşımda da genç olacağım o ayrı. Her neyse, sevdim. Sonra olmadı. Ayrıldık. Hissettim, sevdim, üzüldüm, sinirlendim, şüphe ettim, umursamadım. Hepsi duygularım ve kim bilir daha kaç tanesini yaşadım o çocuklayken. Yaşamadım değil, ama gerçekleri görmek gerekiyor.
Olması gerektiği için olmuştur.
Baya abarttığımı fark ediyorum ama en yakın örnek buydu bence. Sadece aşk meşk değil, bir insanla mutlu olabilirsiniz. Ama sizi hak etmiyor olabilir. Size ihanet etmiştir belki ruhunuz duymuyordur. Anasını satayım sen de mal mısın ya götünden donunu alacak haberin yok. Sinirlendim. Neyse, özetliyorum.
Bırakın olsun. Birisiyle çıkmak mı istiyorsunuz? Çıkın. Bir şey mi yapmak istiyorsunuz? Yapın. Çünkü, ne kaderi ne de gerçeği değiştirebilirsiniz.
Ve korkmayın. Bakın ayrıldık. Şimdi üzülüyorum. Gidip Nutella yiyeceğim ve odama kapanıp müzik dinleyeceğim arkadaşlar. Şaka şaka, evde Nutella kalmadı :/

Yemek yemek hayat felsefemdir, sürekli çişim gelir, günün çoğu saatini uyuyarak değerlendiririm, en büyük hobim tumblrdır, yemek yemeyi çok severim ama yemek yapmak konusunda hiçbir fikrim yoktur, televizyon karşısında yemek yemeye bayılırım, bilgisayar başında yemek yemeyide severim, balkondada yemek yemeyi severim, mutfakta ve yatağımda yemek yemekte sevdiğim şeyler arasındadır, temizliğe karşıyım, gezmeyi çok severim ama ev sınırlarını aşmadan, kanepeyi ve yeri gardolap aynı zamanda kitaplık aynı zamandada masa olarak kullanırım, en büyük fobim aynadır, evde tartı bulunmasından hoşlanmam, kapı zilinin sadece pizzacı tarafından çalınması beni sevindirir, kitap okumayı severim ama ders çalışmayı asla, müzik dinlerim mutlu olurum şarkı söylerim mutsuz ederim, dizi izlerken çok konuşurum ota boka gülerim, bol bol küfür ederim, her şeyden şikayet ederim elime yemek tutuşturulunca süt dökmüş kediye dönerim ha bide çok severim. Ankaradan katılıyorum, zengin koca adaylarını bekliyorum :d:d:d
Zor bir konuya değineceğim. Benim için çoğu konuya göre zor açıkçası.
Şimdi bu insanların dış görünüşü dediğimiz mevzu var ya, heh o işte.
Ya şişko olabilirsin, zayıf olabilirsin, uzun veya kısa, çirkin veya güzel olabilirsin. İnsanın önemli olan içi. Bu temel kural.
Ama şöyle bir şey var, kilolu bir kız daracık bir tayt giyip, yada kısacık bir etek giyip halkın arasına çıkıyıp kendini teşhir ediyorsa ben onunla dalga geçerim. Nerede ne giyineceğini bilsin. Tabiki gene ben onla dalga geçtiğimde duymaz ve rencide olmaz. Bin bir türlü sebebi vardır. Dikkat çekmek için öyle giyiniyor olabilir. Ve bir sürü psikolojik nedenler...
Ya da bir kız, göğüsleri güzel diye onları ortalığa çıkarmak için dekolteli şeyler giyiyorsa ben bununla da dalga geçerim.
Hatta yanımda arkadaşım veya abim varsa 'şş parçaya bak..' derim yani.
Dediğim gibi kız bunu duymaz. Duysa saçımı başımı yolar lan.
Ne diyordum ben..
Her türlü olabilirsin; şişko, zayıf, çirkin, güzel..
Bunlar insanların senin bedenine uydurduğu sikimsonik sıfatlardır. Senin vicudun biraz daha farklı diye sen çirkin veya güzel olmazssın. Ama söylüyorlar işte..
Bana birisi güzel derse tabiki de mutlu olurum. Ama benim ona ihtiyacım da yok. Aynanın karşısına geçip kendime güzel diyebiliyorum. Yani sizin tabirinizle söylüyorum; 'güzel'
Aynı şekilde birisi bana çirkin derse de.. Dur bir dakika. Sen kimsin de bana çirkin diyosun pardon? Ağzını yırtarım. Terbiyesiz. Ne demiştik başkası duymiycaktı..
Çok yavaş anlıyonuz ya...
Öpt.

10 Eylül 2013 Salı

Çok ihmal ettim blogu biliyorum. Şimdi buradayım.
Son gelişmelerden çıtlatmak gerekirse gençler sanırım ben bi çocuktan hoşlanıyorum. Tumblr' dan tanıştık. Çok tatlı, çok sevimli bir şey. Sigara içiyormuş. Normalde sigara içen bir erkekle konuşmam bile hiç, ama şuan çok seksi olduğunu düşünüyoryujkdmndbhgfdhjkd
Sadede gelirsek burç yorumu gibi açıklayabilirim; ufukta yeni aşklar var bebişim, göte dikkat cırcır olucaksın, her zamanki gibi de fakirsin :*

30 Ağustos 2013 Cuma

Aptal mıyım?
Beynim yaşıtlarıma oranla daha mı geride?
Bu soruları sormamın belli başlı nedenleri var.
Ama bazen bir şeyler başarabiliyorm. Hem aptal bir insan bir şeyler başaramaz, değer veremez.
Belki de gerçek bir aptal gibi kendimi avutuyorum.
Belki de aptalım. Hayatımda yanlış kişiler bulundurarak, yanlış sözler söyleyerek, hatalarımı tekrarlayarak, geniş düşünemeyerek, her şeyi unutarak bir aptal olduğumu kanıtlıyorum.
Aptalım ben. Kocaman bir aptal.
Kendimi değersiz ve acınası halde hissediyorum.
Çokca çaresiz ve siktimin bir gerizekalısı gibi hissediyorum.
Bana bunların en koyan kısmı da bunları düşünmemede payı olan insanların çok sevdiğim değer verdiğim insanların olması.
Sevgilim falan değil, yok zaten, böyle bir aptalla kim çıkar.
Gerçekten çok sevdiğim birisi beni bunu düşünmeye resmen itti, mahkum etti.
Ağlarken kendimi o kadar yanlız hissediyorum ki.
Değersiz.
Aptal.
Kimsenin söylemesine gerek yok, ben kendime söylüyorum zaten.
Ne oldum şimdi? Kendisiyle barışık, özgüvenli tiplerden mi?
Bunu kim yapar biliyor musunuz? Benim gibi aptallar.
Belki de biraz farklıyım.
Farklı olmak sizi her zaman mutlu etmiyor.
Ben uyuyamıyorum bari siz iyi uyuyun.
Ben içimi döküp rahatladım, siz de rahatlamalısınız.
Ben bunu hep içimde saklayacağım ama yarın sabah uyandığımda gülümseyeceğim de.
Sabah mı? 12 den önce uyanmam lan.
Uykularım kaçar oldu.
Durup düşünmeye başladım gecenin 3:40 nda.
Uyuyamama sebep olan şey ne?
Babam mı? Her zamanki sorunlar mı?
Hayır bayan, bu sefer uzun zamandır beklenen şey; umutsuzluk ve çaresizlik.
Okullar açılıyor. Biliyorsunuz.
Bu okul stresi değil, her zaman olduğu gibi devamlı ders çalışma azmini gösteremeyeceğimin ve sürekli başarısız olacağımın umutsuzluğu ve çaresizliği.
Kendimi bu surumdan kurtaramıyorum.
Belki de sorunum çok fazla eğlenceye, arkadaşlara zaman ayırıyor olmamdır? Diyorim ki bazen hiç bir şeyle ilgilenmeyeyim, ne arkadaş, ne okul dışı bir gezme tozma ne de herhangi bir hobi.
Hepsinden vazgeçeyim diyorum.
E peki nerdeyim ben? O zaman gerçekten Bayan Hiçkimse olurum.
Özümü kaybetmek istemiyorum.
Ben hep eğlenceli birisiydim. Hep böyle olmak istiyorum.
Belki de derslerimde başarılı olmak, çizimde ilerleyebilmek, iç mimar olabilmek hatta belki de küçüklüğümden beri annemin yaptığı bir hataya tabi olup o komşunun küçük orospu kızından daha başarılı olmak istiyorum.
İstediğim gibi bir hayat yaşayabilmek istiyorum. Kendi ellerimle yaratacağım, içinde de moralimi nozacak hiçbir şeyin olmayacağı küçük cennetimi istiyorum.
Derslerimde başarılı olmak istiyorum. Ama korkuyorum. Hemde karanlıktan korktuğumdan veya annemi babamla evde yanlız bırakıp kuzenime gittiğimde aklımda kurduğum kötü şeylerin gerçek olabilme ihtimalinden az biraz daha çok.
Ya hemen birisi beni bu durumdan kurtarsın ya da kimse ağlamamı yarıda kesmesin.
Ne hakkında yazmalıyım? Bir fikrim yok. A buldum lan.
Bak şimdi ne var biliyomusun dssshsfsk
Okullar açılıyo lan.
Sıçtık.
İngilizce söyliyim daha havalı, we fucked up man.
Yani sorumluluklardan kaçamayacağın bir eğitim öğretim dönemi de kapında. Konu bu ama ben gene de ne kendime ne de sizlere bu dönemin fetireceği zorluklardan bahsetmek istemiyorum.
Yanı yazık bize.
Ama şunu söyleyeyim, saatlerce dizi-mag izleyip göt büyütme sezonu bitiyor arkadaşlar. Sidik yarışı başlıyor.
Benden duymanızı istemezdim ama ben gerçekleri söylemekte hükümlü gissediyorum.
Hadi uyuyun uyuyabiliyorsanız :dddd
Öpt.

27 Ağustos 2013 Salı

Eski gecekondu, yıkık dökük evimizi hatırlıyorum. Annemin iki üç ayda bir küflenip dökülen duvarları kazıyıp tekrar badana yapışını, tüten sobanın isinin sildiği koltuk örtülerini söküp makineye atışını, bir sabah kahvaltısında babamın ters çevirdiği masanın üzerindeki tabakları yerden toplayışını, babamın annemin üzerine döktüğü çorbayı yerden silişini, ütü yapışını, yerleri silişini, masayı kurup-toplayışını, her şeyi hatırlıyorum.
Annem yıllardır temizlik yapıyor. Ertesi günü işe gideceği akşamın geç saatlerine kadar, erken kalktığı günün sonuna kadar, evliliğinin başından, beklenen sonuna kadar ve ben doğduğumdan şimdiye kadar annem temizlik yapıyor.
Ve şu zamanlarda benim de sorumluluk almam gerekiyor. Annem işte yoruluyor ve ben kendimi ev temizliği yaparak anneme yardımcı olmada sorumlu hissediyorum.
Ama diyorum ki, 'başka yollar vardır ya,' 'böyle yapmayalım bu daha kolay,' ya da 'yapmasak da olur kim ne diycek,' gibi düşüncelerle kendimi isteksiz hissdip üzerimdeki görevleri yapmıyorum. Başlasam bile bitiremiyorum.
Her şeyde umut gören ben, bu konunun sonunda ışık göremiyorum.

Mutlu olun, çünkü olmamanız için bir sebep yok.

Kendimi gereksiz hissediyorum.
Böyle sanki karşılarına çıkıp kendimi göstermeye çalıştığım zaman farkediliyormuşum gibi.
İhtiyaç anında camı kırılması gereken ilk yardım aletleri gibiyim resmen. Ergen tripleri belki ama tam olarak hissettiğim şey bu.
Aslında hiç bir zaman tam olanını anlayamazsınız, çünkü o nu okumak ve yaşamak bambaşka dünyalardır.
Ben dışa dönük bir insanım. Takılıp kalmam. Aşarım. Ama, gel gör ki bazı şeyleri kimseye anlatmam. Ben isteyene kadar kimse de öğrenemez.
Ben bunları gidip alakalı kişiye dökemeyeceğimden değil istemediğimden buraya yazmayı tercih ediyorum.
Abim anneme karnının aç olduğunu söyledi. Annem bilgisayar ile meşgul olduğundan bana yemeği ısıtmamı söyledi. Abim de ısrar etti. Ben de hazırlanıyordum, kuzenime gidecektim. Abime yemeği kendisinin hazırlayabileceğini, kazık kadar olduğunu söyledim. Bir şeyi de kendisinin yapmasını, acelem olduğunu sıraya dizdim hemen.
Anim de beni kolumdan ittirip ergen ergen, salak salak triplere girmememi gidip yemeği hazırlamamı söyledi.
Sorun benim yemeği hazırlamam değil. Beni takmıyordu. Bir şey istiyordu ve sonuna kadar direndi. Uygulamada o kazandı.
Beni aptal yerine koydu resmen. Açıkcası ağladım. Gizli gizli olması daha da acıklı.
Ardından, sinirim geçmemişken kuzenim gelip o konu hakkında bu örneğe dayanarak ve gülerek "çok geç demiştim" dedi. Bir tartışma da orada koptu. O na da bağırdığımı söyledi. Anca kendime gelebildim.
Bu olayı unutup -asla böyle anılarımı unutamıyorum, arkaya itebiliyorum sadece- gülümseyebilmemi sağlayan şey; daha kötülerini zaten yaşadım anasını satayım. Hala yıkılmadım, bunun da götüne koyarım.
Bazen iyiki yaşamışım o tüm kötü anıları diyorum bazen de başka bir geleceğe sahip olabilirdim düşüncesiyle küfür ediyorum.
Bazen kırıp döküyorum. Odam toplu kalıyor, içimde çok kırıp döküyorum.
Odamdaki tüm eşyaları yere atıp ağlıyorum düşüncelerimde.
Babama söylemek isteyip söyleyemediğim her şeyi bol küfürle söylüyorum.
Yapmak isteyip yapamadığım her şeyi yapıyorum.
Hayallerim bana ayak uyduruyorlar. Tıpkı kuzenim, abim ve annem gibi. Ve de bazı arkadaşlar gibi.
Ama çoğu insandan daha iyi hayallerim.
En azından isteklerime, ricalarıma saygı duyuyorlar.
Mutlu kalın, çünkü olmamanız için bir sebep yok.

23 Ağustos 2013 Cuma

Sabah kalkıp üzerime yığılan az bir ütüyü yaptım. Daha sonra spor yapıp duş aldım. Dizi izlerken kahvaltı yaptım. Sonra da kuzenimden mesaj geldi. Arkadaşa bir yerden para çıkmış. Dedi sen ben abin ve bir diğer kuzenim alış verişe gidiyoruz. Kişi başı yüz TL düşüyor. Sonra en sevdiğim kuzenimin o olduğunu söyledim ona.
Yani günüm çok iyiydi. Resim çizdim az evvel de.
İyi yani bir sorun yok.
Süperim.
Yani o kadar iyiyim ki ıslak tuvalet kağıdına döndü beynim.
Evde tüm gün duruyorum.
Oyun oynuyorum.
Hayallerimdeki hayat.
Göt büyütmeyi kim istemez değil mi?
Çizimi ilerletmek istiyorum. Bunu yapıyorum. Ama isteyip de yapamadıklarım var.
Ben ev kuşu değilim. Evde durunca ben dahil çevremdeki herkes sinir küpü oluyor. Benim evden çıkıp, gezmek, sosyalleşmeye ihtiyacım var. Mümkün olduğunca az ev işi, ev problemi, mümkün olduğunca sosyallik istiyorum.
Çıkarın lan beni burdan!!!
Neyse gidip Sims'te ki vampir karakterimle birilerini ısırtayım. Bar kavgası falan çıkarayım. Heyecan olsun.
Öpt.
Selamlar.
Şuan çok mutluyum. Yazayım bir şeyler bari.

20 Ağustos 2013 Salı

Efenim selamlar.
Ablanız geldi.
Bayanlara öncelik lütfen.
Bakın çok güzel bir yazı geliyordu hevesim kaçtı. Ben ki enerjik insan, yemin ediyorum klavyenin üzerinde uyuklayabilirim. Olum çok canım sıkıldı lan.
Siz tabi ciddiye almıyorsunuz beni. Kabuslarım çoğalmaya başlarsa dağıtırım buraları ama.
Ay çok kötü bir kabusla uyandım bu gün. İçinde babam vardı. Kötüydü bayağı.
Ama ne yapıyoruz? Siklemiyoruz. İşte hayat felsefem.
Şimdi siklemiyoruz derken hani öyle ver yansın değil anasını satayım.
Mesela ben ne yapmışım, eski mahallede bana "Donun gözüküyo ehe oho öhö.." diyen çocuğu hiç takmamıştım. Dövdüm ama. Ağzını burnunu yamulttum. Ne oldu sonra? Ben geçerken o zamanın veletleri önünü ilikliyordu gdsfgfhjsajöjdh
Olum efendi olacaksınız. Şeklinizi bozmayın.

16 Ağustos 2013 Cuma

Eğer denemezsen hiç bir zaman bilemezsin. Sakın ümidini yitirme. Sikerim bak sakın dedim. Piç etmeyin beni. Ben bir bayanım ve benim sözüm geçer burada.
Her şey için geçerli.
(İhtiyaç halinde blogumaçınız.)
Ya neden şu istediğim bir kere olmaz? Çok çabuk elde etmek imkansız mı? İstediğim şey anında olsa?
Sadede geliyorum; çocuk çok taş. Tabi ben bunu şöyle yorumluyorum 'HÜOĞĞOO ERKEĞĞĞKKK' zsfsjsggshdjsgfajks
Şaka yapıyorum.
Şaka dedik lan uzatmayın.
Çocuğu size anlatmama gerek yok. Ama benim için mükemmel erkek olduğunu düşündüğümü bilin. Çocuk komodo ejderi gibi alev alev.
Sustum.
Beraber voleybol oynadık. Sadece ikimizdik. Bide yanımızda yaklaşık 10 tane daha voleybol oynayaninsan vardı.
Ben sadece tek birisiyle oynuyor gibiydim.
Şimdi ben bu çocuğu size anlatıyorum falan ama hani geçeceğinden eminim. Hep böyle olur; aşık olurum, olmaz, ve ben üzülürüm sonra da geçer gider.
Kötü şeyleri çabuk uzaklaştırıyorum kendimden. İstemeden.
Demekki neymiş? Her kuşun eti yenmezsfgdksfskf
Öpt.
Eski köy yazılarını ve tatilin ilk günü yazdığım yazıyı paylaştığıma göre artık sıra şimdikileri yazmakta.
Bu köydeki ikinci günüm. Bilgisayarıma ve evimdeki düzenime olan özlemim artmaya başladı. Havası falan hoş ama yapacaknbişey yok biliyor musun.
Burda bir yere giderken mutlaka elinde sopa olmalı. Yoksa ayı veya yılan öpüveeiyor.
Kuzenim sopa kullanmayı tam kavrayamadığı için kafama ikidir sopa çarpıyor. Ah istanbul böyle mi?
Öpt.
Tatildeyim arkadaşlar. Vaktim olamadı ilk günler yazmaya. Aslında şimdi de vaktim yok sadece kuzenim kitabını okuyor e bende yazayım bir şeyler dedim.
Burada bir çocuk var...
Yani ne siz sorun ne ben söyleyeyim. Çocuk manyak bir şey. Böyle görünce kıvırcık kıvırcık saçlarını insan deli oluyor.
Kumral. Yanmış. Kasları var. Sportif. Komik.
Çok kaptırdım kendimi.
Ama ne yapayım çok tatlı. Gazeteye sarıp eve götürücemsgddksjff
Öpt.
Bugün gidiyorum köyden. Koşarak hemdesdgshsad
Buradaki sevdiğim tek yaşlı annanem ve annemin halası. Onun dışındakilerin hepsi itici. Bir yaşlı hiç mi sevimli olmaz? Buyrun köye.
Neyse hayat enerjimi kaybettiğim için yazamıyorum hiçbir şey. Düşünemediğim için ne yazmam gerektiğini de bilmiyorum.
Öpt.
Connected2' dan bir çocukla konuşuyoruz. Ufak tefek pürüzler dışında iyi gidiyor muhabbet. Ama nasıl gülüyoruz anlatamam! Çok kafa dengi çocuk zaten 18 yaşında.
Yani çocuk he dese tutup kolundan evlenme dairesine götüreceğimsgshdjdgs
Öyle böyle derken ben bu çocuğun tipini merak ettim. 'Lan niye olmasın ki?' Düşüncesi ana kumandayı ele geçirdi. Çocuk Facebook adresinin linkini attı..............
Gören gözlerim, linki istediğimi belirten cümleyi yazan parmaklarım, cümleyi ekrana yansıtan monitör, dokunduğum klavye, yazıyı yazdığım site uyuştu. Hayat bir an durdu.
Link istedimçünkü; deli sikti töne töbe ya. Ben böyle bir hayal kırıklığını bir kere daha yaşadığımı hatırlamıyorum anasını satayım.
Zaten yakışıklı olsa bana mı yazardı? Neden? Çünkü şanssızım ben. Yada yaradan bana fake atıyo. Bu benim hayatımın demosu falan herhalde. Eğer orjinaliyse grafikleri çok boktan. Öpt.
Connected2 diye bir site var. Profil oluşturuyosun millet sana anonim olarak yazıyor veya sen yazıyorsun. Amaç; iş olsun.
Birisi yazdı bana işte konuştuk falan. Ben sordum kaç yaşındasın diye. 23 yaşındaymış. Bende 'iyi akşamlar abi' dedim. Baktım herif hala yok konuşalım edelim derdinde.
Ulan sen nerde yaşıyosun? Yem Yılmaz'ın da dediği gibi maden ocağında mı çalışıyosun? Çık bi gez, arkadaş ortamlarında kızlarla tanış..
Herkes fiziksel bir çıkar içinde o sitede; MEMEsfsgaahsjgssgja
Sakinim..
Benim böyle bir şeye ihtiyacım yok. İşte insan tanıyorsun, muhabbet oluyor falan.
Arada komik olanlar denk geliyor. Makara yapıyorsun. Bununla ilgili bir anım var, aklıma geldikçe ağlıyorumsfsjshdh..
Öpt.
Ben öyle herşeyi sorun etmem dazlasıyla rahatımdır. Mesela hiç çekşnmem falan. Ayıp diye bişey olmadığını biliyorum çünkü. Kendi kendinize engel koyuyorsunuz.

5 Ağustos 2013 Pazartesi

Arkadaşlar ben köye gideceğim iki üç güne. Yolda başlarım yazmaya ama İnternet olmayacağı için bir hafta kadar yazamayacağım.

Kader; belli bir çerçevede kendi seçimlerimizle zaten belli olan sonuçlara ulaşmamız bence.
Hemen uçuk örneklerden birisini veriyorum.
Bir ayakkabı aldınız. O ayakkabının kirleneceği kader. Ama kaderi sen çizeceksin. O ayakkabının yanlışlıkla çamura basım kirleneceğine mi yoksa o ayakkabıyla futbol oynarken kirleneceğine mi sen karar veriyorsun. Belki farkındasın belki de değilsin.
Anlayacağınız sonuç belli, siz yolunuzu seçin.

Ve, olması gerektiği için olmuştur.
Şu insan olma mevzusunu bir göz önüne alalım.
Eskiden çok küçük düşünürdüm. Duygularım çok fazla güçlüydü, hala güçlüler ama başa çıkmaya başladım. Tabi ki hepsiyle değil.
Sevdiğim çocukla ayrıldık. Hala seviyorum. Ayrıldığımız için baya da üzülüyorum. Ama geride bırakmam lazım. Arkamda yaşadığım kötü anıları ve hatıraları bırakmazsam eğer geleceğime yön veremem. Aldığım dersler var her olayda ve bunu daha sonra yapmamak için kazıyorum hafızama. Bu arada aynı hatayı iki kez hiç yapmadım. Bu benim çok korktuğum bir şey.
Şimdi eğer o çocuk bunu okuyorsa muhtemelen şöyle düşünebilir; hemen unuttu, hemen vazgeçti falan. Ne bileyim şimdi ne düşüneceğini. Olayı kişiselleştirmekle hata mı ettim bilmiyorum ama devam edeceğim bu örnek üzerinden.
Bir yandan mantığımı kullanmak istiyorum. Diyorum ki içimden; lan zaten bitmişti, bitmesi gerektiğini biliyordun ve istiyordun. Ama üzmek istemiyordun. O bunu göze aldı ve bitti. Mutlu son.
Şöyle bir mevzu var, çok küçük düşünüyoruz. Duygularımız yüzünden. Çünkü acıdan, nefretten, kıskançlıktan kopamıyoruz. Bizi yıpratıyorlar. Ama duygularımızın perdesini biraz aralayabilirsek eğer, görürüz işte gerçekleri. Ben nadiren bunu yapıyorum.
İlişkilerimden, hiçbirinden korkmadım. Evet içerlerde bir yerden ‘lan ya yine aynısı olursa, sıçtın’ sesleri duyuluyor arada ama umursamıyorum.
Çünkü; daha gencim. Aslında ben otuz yaşımda da seksen yaşımda da genç olacağım o ayrı. Her neyse, sevdim. Sonra olmadı. Ayrıldık. Hissettim, sevdim, üzüldüm, sinirlendim, şüphe ettim, umursamadım. Hepsi duygularım ve kim bilir daha kaç tanesini yaşadım o çocuklayken. Yaşamadım değil, ama gerçekleri görmek gerekiyor.
Olması gerektiği için olmuştur.
Baya abarttığımı fark ediyorum ama en yakın örnek buydu bence. Sadece aşk meşk değil, bir insanla mutlu olabilirsiniz. Ama sizi hak etmiyor olabilir. Size ihanet etmiştir belki ruhunuz duymuyordur. Anasını satayım sen de mal mısın ya götünden donunu alacak haberin yok. Sinirlendim. Neyse, özetliyorum.
Bırakın olsun. Birisiyle çıkmak mı istiyorsunuz? Çıkın. Bir şey mi yapmak istiyorsunuz? Yapın. Çünkü, ne kaderi ne de gerçeği değiştirebilirsiniz.

Ve korkmayın. Bakın ayrıldık. Şimdi üzülüyorum. Gidip Nutella yiyeceğim ve odama kapanıp müzik dinleyeceğim arkadaşlar. Şaka şaka, evde Nutella kalmadı :/

3 Ağustos 2013 Cumartesi

Öyle herkese iyilik yapacağız diye milletin peşinde yavru köpek gibi dolanıyoruz. Ya siktir etsek ya. Ne bok yiyolarsa yesinler. O hale istedikleri içim gelmediler belki ama sizin onları kurtaramayacağınız gibi sonunda nankör çıkıyor hepsi. Unutmayın; cehenneme giden yol iyi biyet taşalrıyla döşelidir.
Kendinizi bir şeyden ne kadar mahrum burakırsanız o kadar çok istersiniz onu. Bilinç altında ona ihtiyacınız olduğunu yerleştirir ve gözünüzü karartıp bilinçsiz adımlar atarsınız. Transa geçersiniz yani. Duvara çarptığınızda göt gibi kalıyorsunuz sonra.

29 Temmuz 2013 Pazartesi

Hayatıma bir şeysiz devam edemiyorum. Bir şeyler eksik. İstemediğim sürece de hayatıma devam etmeyeceğim. Lan anasını sikeyim yaşadığım da hayat mı? Çok şükür ne hayatlar var ama Bussines olabilecekken neden ekonomik sınıf?

Aynı anda çok fazla şey hissedebiliyorum. Bir şeylere gülebilirim ama bu genelinde gergin ve üzgün olmadığımı göstermez. İlaçlarımı bırakmamın gerginliği var, bir yandan evdeki tartışmalar, bir yandan sosyal hayatımdaki sorunlar, bir yandan kişisel sorunlarım beni çapraz ateşe alıyorlar.
Ben denedim. Yada denediğimi sanıyorum bilmem orasını ama bunu okuyanlar sorunun içerisinde mi değil mi kendilerini biliyorlar, düzeltin benim için.
Eğer benim için bunu yapmak size anlamsız geliyorsa, hiç yapmayacağınız bir şey ise, bana bir adım gelmeyecekseniz eğer, delikanlı olun. Kendinize itiraf edin. Gerek yoksa gerek yoktur. Ben hiçsem, bu yazıyı okuyor olmanız saçma. Yazılarım beni anlatır. Yazılarım bendir. Eğer benim değerim yoksa yazılarımın da gereği yok.
Ölmedim merak etmeyin. Akşama doğru yazarım birşeyler.

27 Temmuz 2013 Cumartesi

Hala inancımı sorgulayan bir zihniyet var. Bir de genç nesil olacaksınız. Benim inancım kimseyi ilgilendirmez. Size açıklama borçlu değilim elbette ama sadece laflarınızı duymaktan bıktığım için bu yayını yazıyorum.
İnsanlar camiye gidip namaz kılıyor, orucunu tutuyor, ibadetlerini yerine getiriyor. Bu iyi bir şey, insanlar rahatlıyor, kendilerini özgür bırakıyor. Bu çok iyi bir şey. Sınıf arkadaşlarımdan da var. Kapalı bir kız, herkesten beklerim ama ben o kızdan kötülük beklemem. Yapmaz çünkü. İyiliğe yönlenen bir kız.
Ben ibadetleri yapmıyorum, namaz kılmıyorum, oruç tutmuyorum. Çünkü benim inancıma göre bunları yapmam gerekmiyor.
Evreni düşünün, o kadar büyük ki ışık yılı boyunca yıllarca gidiyorsun karşına yeni güneş sistemleri, yeni yıldızlar ve yeni gök cisimleri çıkıyor. Bu evreni Tanrının yarattığını düşünelim. Sizce bu yüce güç, dinle uğraşır mı? Eğer bir kanun koyuyorsa bunun kesinlikle bir geçerliliği oluyor zaten. Gezegenimizde bir sürü kanun var. Hangi birisini olmadan hayat devam edebilir?
Dediğim gibi ben namaz kılarak, oruç tutarak değil, yaratıcıya olan sevgimi iyi bir insan olarak, bu dünyadaki görevimi olabildiğince iyi yaparak göstermeye çalışıyorum. Mükemmel değilim tabiki.
Kur-an da bir sürü şeyden bahsediyor. Bunlardan biri de cinler. Olduklarına inanıyorum. Ama bir arkadaşım bana gece balkon kenarlarından su dökmememi söyledi. Köşelerde duran cinlerin kafasına düştüğünde sinirleniyorlarmış. Biraz mantıklı düşünün lütfen. Her söylenene inanmayın.
Ölümden niye korkuyorsunuz bunu da anlamıyorum. Öteki tarafta kendinizi garantiye almaya çalışıyorsunuz. Tüm yıl her şeytanlığı yapın, bir ayda da günahlarınızı affettirmeye çalışın. İyilik meleği olun.
Amacım dinimizi yargılamak değil, ben inancını gösterenlere saygı duyuyorum. Beni asla ilgilendirmez kimsenin inancı, laf da edemem.
Eğer ezan okunurken benim açtığım müzik sizi rahatsız ediyorsa onu kapatırım. Ama kulaklıkla müzik dinlerken kimse gelip beni müziğimi kapatmaya zorlayamaz.
Keşke içimdekini tam olarak anlatabilsem ama olmuyor işte. Umarım beni yanlış anlamamışsınızdır.

24 Temmuz 2013 Çarşamba

Tamamen huzurlu olamayız ama biraz daha çıtyı yükseltmek için arınmamız llazım millet. Nefretten, kinden, ihanetten, yalan söylemekten, radeaizlikten, aşırı otoriteden, sadakatsizlikten, iki yüzlülükten, kuruntularımızdan arınmamız lazım.
Bu öyle bozuk parçayı yenisiyle değiştirmekşe veya sorun çıkaran parçaları çıkarmakla aynı şey değil.
Bu saydıklarımı yenisiyle değiştirip yerine yapay olanları koyamazsınız. O artık siz değilsinizdir. Sorun çıkaran parçaları da çıkaramazsınız öylece. Arambanın motoru bozuldu diye motoru söküp atarsanız araba motorsuz kalır. 
Daha önce de dediğim gibi buradan size ne kadar söylersem söyleywyim, sizin anlayacağınız kadarım. İnsanlar değişmez, sadece aptallar değişebileceklerine inanır. 
Selam canlarım.
Geçmişte olan ve unutmak istediğiniz bir şeyler mutlaka olmuştur. Benim çok oldu. Burada bir sorun yok. Sorun, bunun hala oluyor olması. Yakın zamanda da hoşuma girmeyen şeyler oldu. Ulan kafamı sikiyim keşke yapmasaydım dediğim. He eminim herkesin olduğundan ama ben bunu kldıramıyorum. Artık çikolata ve bahanelerin altına saklanmak işe uaramıyor. Artık gerçekleri görebiliyorum.

23 Temmuz 2013 Salı

Merhaba canlarım.
Suan tamamen tükenmiş vaziyetteyim ne hakkında yazacagımı bilmiyorum. Ama gene de başlıycam bişeylere.
Yanlızlık kötü değildir. Yalnız insanlar kendilerine daha çok güvenir ve daha yartıcı olurlar. Cesaretleri dahanyüksek olduğundan hayatta daha başarılı olabilirler ve kimseye bağlı olmazlar. Güven sorunu yaşamazlar. Ayaklarının üstüne basabilirler.
Yok efenim yalnız başınızamyapamazmışsınız falan. Süpermen yalnız başına dünyayı kurtardı lan.
Ama bizi yalnız bırakanlar da kendilerinin sonunu getiriyorlar. Bizi bırakanlar onlar diye onlarıngözünüzde büyütmeyin. Arabalar onlarınsa yollar bizim.

20 Temmuz 2013 Cumartesi

Eleştirmen Neslihan. Biz ona Nesli de demiyoruz. Kuala diyoruz. Bunun anısı var. Size anlatmayacağım tabiki.
Kendisi ufak, tombul, enine bir hanım kızımızdır. Çok şirin değil ama işte insan kıyamıyor.
Neslihan nasıl birisi biliyor musunuz? Mesela benim yayınlarımı açıyor ve şöyle diyor; 'Oho bu çok uzun,' 'Hadi buna yorum yapmayayım burada biraz ciddisin,'
Aynı burçtayız ve hiç katkısı oolmuyor. Böyle gereksiz bir detayı niye verdim bilmiyorum.
Her neyse, bana dedi ki geçen, ben seni nerede anladım biliyor musun dedi, okulun açıldığı ilk günlerde Mc'e gidiyorduk, Yağmur bugün dönerciye gidelim demişti ve sen bağırarak 'HERGÜN DÖNER YEMEKTEN İÇİM DIŞIM DÖNER OLDU YÜRÜYÜN MC'E' demiştin, ben seni o gün anladım ya. Ya inanabiliyormusun dedi Yağmur ya bir seksen boyundaki kız senden korktu dedi.
Neyse, Nesli'den müdahale var ' Yazma o kadar uzun okuyamam pff....'
Çok sıkıcıyım gece gece. Zaten karnım aç, zaten odamda hamam böceği buldum...


Şuan boş vaktim var ve uzun uzun yazmak istiyorum. Saat iki.
Hayatımızda bazı tecrübelerimiz olmak zorunda. Toplum yaşantısı, gelenek görenekler, insanların düşünce biçimleri bunları ileriye veya geriye iteler.
Eğer olması gereken şeyler zamanında olmuyorsa sorun var demektir. Zamanından erken oluyorsa da sorun vardır. Bilin ki o kız orospuluğa itilmiştir. Yada kendisini itmiştir.
Çevreniz sizi her zaman koruyup kollayamaz. Onlar sizin koruyu meleğiniz değil. Ve siz de bir 'Unicorn' değilsiniz. Gerçeklerle yüzleşin.
İçinizde derin bir çukur olabilir. İnanın ben de biliyorum o çukuru çoğu sebepten ötürü. Ama o çukura düşmeniz gerekmez. Hayata tutunun.
Ama unutmayın bir şey oluyor ise onu değiştiremezsiniz. O illaki olacak. Ama hayat devam ediyor. Hiçbir şey için geç değil.

19 Temmuz 2013 Cuma

Bir şeylerin altına sığınmaktan bıktım. Siz de yapıyorsunuz şimdi kabul edin. Zaten bunu okuyunca geldi hepsi aklınıza.
Bunu bırakmamız lazım. Neyse o, ne yaptıysan onu yaptın. Neysen o sun. Çirkinsen, güzel olamayacağın gibi, uzunsan kısa olamayacağın gibi, yalancıyken dürüst olamazsın. Bu sadece bir örnekti. Yalan söyleyenlerden nefret ediyorum. Söylemem.(Anne cips yemedim sayılmıyor ama.)
Siz verdiğim mesajı sokun kıvrımlı beyinlerinize. Neymiş, yalan söylemiyormuşuz. Yok, dur bir dakika, mesaj bu değildi. Karnım aç biraz da ondan bu yazımın saçmalığı.
Gerçekten birşeylerin altına sığınmaktan bahsediyorum.
Neden yaptığını biliyorsun, ama kendine bile yalan söylüyosun. Yok ya bundan yaptım ben diyorsun. Ama neden yaptığını sen ve diğerleri biliyor. Sen sadece kendini rahatlatmak için yapıyorsun bunu. Ama sonuçlarını bilmeden yapıyorsun. Noluyor sonra? Götünde patlıyor kanka.
Demek ki neymiş? Her kuşun eti yenmez. Ne yenir? Koyun eti yenir, kuzu eti yenir, tavuk eti yenir, dana eti yenir, duble iskender yenir, yanında ayran içersin. Ben gideyim.
Ya ne olabilir ki? En fazla ne gelebilir başıma.
Kaybedecek o kadar çok şey varken, hiçbir şeye sahip değilmiş gibi sorumsuzca düşünüyor olabilirim. Ama haydan gelen huya gidermiş. Değişmeyecek şeyler var. Size insanların değişmeyeceğinden de bahsetmiştim. Valla öyle. Ben denedim. Lanet denen şeye inanmamı kolaylaştırıyor. Beynimin bir köşesinde pusuya yatıyor bu düşünce ve en ufak engelde kaçış yolum oluyor.
Çoğu kez hata yaptım. Tamam yaşım genç, tamam insan hata yapar tamaam, tamaaam. Anladık. Sorun bu değil zaten. Hata yaptığım için kendime değil, bir başkası hata yaptıysa ona da kızmam, şans veririm. Güvenimi sarsmadıkça şansı haketmiştir.
Hata yapmamı geçiyorum, sorun şu; aynı hatayı tekrar yapmak.
Ders almam gerekirken, irade sahibi olamayıp tekrar aynı çukura düşüyorum. Çuvalladığımın farkına vardığımda öyle derinden bir çaresizlik duyuyorum ki, beni kurtarabilecek tek kişi bile, yani ben, kendimi kurtaramıyorum.
Öyle büyük bir hata olmasına gerek yok. Küçücük bir hatada arkadaşlıklar bitebiliyor mesela.
Gözlerimi açıp, her şeyi, baştan tırnağa düşünmem gerekirken, gözlerimi kapatıp uçuruma adım atıyorum. Şimdi soruyorum size, bu aptallık değil de ne?
Ya Twitter'da, Face'de atar yapıyorsunuz ya böyle, işte 'bazı kızlar çok itici' falan diye, neden yüzüne söyleyemeyeceğiniz şeyleri böyle yazıp kendinizi salak durumuna düşürüyorsunuz?
Tamam belki suratına da söyleyebilirsin, madem öyle, neden oraya yazma gereği duyuyorsunuz?
Üzerime alındığımdan değil, sana göre ben, bana göre de sen itici olabilirsin. Ama boşa be yavrum kürek sallamalarınız.
Hayır bunları yazanları bir de ben gerçek yüzüyle biliyorum. Olmadığınız kişiliklere bürünmenize gerek yok. Kasmayın biz sizi çözdük, bide siz kendinizi çözseniz ne iyi olur.

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Daha ne diyeyim ki. İnanın gözlerim doldu, sinirden ellerim titriyor. Bu tecavüz olayları dönüyordu Twitter'da falan ama haberlerini okumamıştım. Baya geri kaldım gündemden.
Senin zihniyetini ayrı, seni serbest kılan zihniyeti ayrı sikeyim.
Evet küfür etmek ne bana yakışıyor ne de bir şeyleri çözebilir. Sadece tepkimi ortaya koymak istiyorum. Ben de bir bayanım ve herkes gibi benim de bu dünyada 'insan' gibi yaşamaya hakkım var.
Sizin cahil düşüncelerinizden bıktım artık. Yaşım daha küçük, hayatın başındayım ama ben böyle bir hayat istemiyorum. O kız kardeşler ve engelli kız da istemezdi.
Vicdanlara sesleniyorum, sessiz mi kalacaksınız? Göz mü yumacaksınız?
Buradan kimlere ulaşır yazım hiçbir fikrim yok ama bari sizler, bu yazıyı okuyanlar, sadece biraz düşünün, kendinizi o masumların yerine koyun.
Bakalım rahat olabiliyor musunuz...

15 Temmuz 2013 Pazartesi

Bir Amerikan ata sözü vardır bildin? 'Be yourself.'
Çok basit bir söylenişi var değil mi. Bi yorself. He anam oldu. Küfür gibi, bi yorself. La sie.
Ama söyleyenin niyeti makara değil bence. Seni severim, sen bir başkası olarak gelirsin bir gün. Biz nasıl ayırt edeceğiz. İki dakika kalıbının adamı ol ya. Türkçesi bu; kalıbının adamı ol.

Dünyada gerçekten iyi diye bir şey var mı? Ya da kötü diye bir şey? Doğru ve yanlış?
Bence bu dünyanın uzaydaki konumu gibi. Belli kuralları var, belli şeyleri yapıyor. Ama aşağısı veya yukarısı, karanlığı ve aydınlığı yok.
Dünyanın karanlığı yoktur. Karanlık diye bir şey yoktur. Karanlık, ışığın yokluğudur.
İnsanlar, davranışları, düşünüp yorumladıkları, düşünmeden yaptıkları, düşünmeden yaptı izlenimi bırakanları işte tam da bu.
İnsanın iyisi yoktur. İnsan kalbinde kötülüğün varlığı olma durumudur bu. İnsanın kötüsü yoktur. Sevgiden uzak kalpler vardır. İnsanın olamayacağı gibi sözlerin, davranışların da aynı şekilde aşağısı ve yukarısı yoktur. Yani doğrusu yanlışı.
Damara göre şerbet vardır. Sen bana iyilik yapıyorsundur ama bu seni iyi birisi yapmaz. Peki sen kendine nasıl davranıyorsun? İçindeki insana? Çevreyi geçtim bir defa, kendine neler yapıyorsun. Sevgiyi kalbinden uzaklaştırıyor musun?
Kendini sev. Siz bencil insanlar için biraz daha yardımcı olayım. Kendin için kendini sev.
Aman başkası için bir şey yapma. O iyilik sana nasıl dönecek biliyor musun? Tıpkı ağaçlarda olduğu gibi. Bir dönem sararıyorlar. döküyorlar yapraklarını. Sonra tekrar canlanıp, kanlanıp, renkleniyorlar. Böyle olmak da zorunda.
Eğer o sarı yaprakları dökmeseydi, renkli çiçeklerin oluşabileceği canlı dal olmazdı şimdi.
Bırakın kötülük yapsınlar. Siz iyi olun, siz sevin.
Hava o kadar sıcak ki kafamı alıp Orta Asya bozkırlarına göç etmek istiyorum. Yeter lan. Bu sıralar da gene sineklere taktım. Sivri sineği anladık, kan emiyor falan. Ulan kara sinek! Lan sen ne istiyorsun? Ekolojik bir katkın yok, üzerime konup ellerini ovuşturuyorsun. Sapık dengesiz seni. Aptal gerizekalı. Camı açıyorum çık diye, kovalıyorum sen başka odalara uçuyorsun.
Hayır üzerime konunca da kendimi ceset gibi hissediyorum. Ölmüşüm üzerinden bir saat geçmiş. Sinekler falan konmaya başlamış gibi hissediyorum. Bir dahakine seni özgürlüğünle değil annemin pembe terlikleriyle buluştururum haberin ola.
Sinek börtü böcek derken, lan ben kuzenim olmasa ne yapardım. Ulan sevimli şey. Kendisi ne zaman üzülsem yanımda. Tamam yeter, şımarıyorsun sonra.
Yaşadığım çevreden bahsedeceğim.
Herifler apaçi değil. Sanırsın evrim bunlarla kanıtlanacakmış bunlar kaçıp buraya doluşmuşlar. Öyle bir yokluk var ki babama bile laf atmışlar geçen. Bakkal ipnesi de ot, tek sigara falan satıyor el altından. Esnafı ayrı manyak yerlisi ayrı manyak lan. Pideciye gidip soramazsın pide taze mi diye?
-Pide taze mi abi?
-Hayır Perwol siyah sihirle yıknbagfdasfgfahhja
Yok yok soramazsın şaka değil. Onun pidesi, onun namusu. Pideye laf edeceğine üstüne kutsal su dök, yak kendini. Çünkü olağan bir kavgada tam takımdır onlar. Ama para bozulması gerektiğinde tüm caddeyi dolanırlar. Olmadı bakkalın çırağı vardır.
Çırak vardı bakkalın bir ara. Geçen yaz falandı sanırım. Abla dedi ki çırağa dondurmayı sen ver müşteriye. Aramızdaki diyalog aynen şöyleydi;
Ben: Magnum bademli olsun.
Çırak: Esma abla onları alta koymuş sanırım. Ee kaçıncı sınıf.
Ben: Dondurma mı vericek misin?
Çırak: Arıyorum. Çok güzelsin.
Ben: Akıtırım pekmezini.
Bakkalın önündeki yarı apaçi yarı serseriler sen bakkala girerken senin altında halı örüyorlar gözleriyle. Ya Allah kurtarsın başka bir şey demiyorum yani. Bari kulaklık takın, sesini falan kısın şu müziklerin.
Ramazan dedi mi zaten, hepsi dışarıda, Rihanna'yla başlayıp değişik arebesklere geçiyorlar.
Bu şarkılar hiç olmamış eski sevgiliye yapılan giderlerden oluşan türdedirler.
Ben daha devam edemeyeceğim sinirlerim bozuluyor.

13 Temmuz 2013 Cumartesi

Bir eşyam kayboluyor ve onu bulamıyorum ya. Dağı taşı söküp tekrar yerine takasım geliyor. Lan oraya koydum, daha ne oynaşıp duruyorsun? Dur durduğun yerde. Kötü kötü konuşturma beni.
Neden insanları biraz rahat bırakmıyorsunuz? Siktirip gidip kendi işinize baksanız olmuyor mu?
İnsanların hatalarını, doğuştan gelen veya sonradan edinilmiş sorun ve kusurlarını, yanlışlarını, zaaflarını eleştirebilmeniz için, sağda solda alay edebilmeniz için mükemmel olmanız lazım. Siz mükemmel değilsiniz. Egonuzu ve özürlerini kıçınıza sokabilirsiniz. Sen istediğini yapıp istediğini söyleyebiliyor isen o da yapar, ben de yaparım, herkes yapabilir. Bunu o dedikodudan, şeytanlıktan çürümüş beynine sok. Yoksa sokabiliceğimiz daha güzel yerler var.
Sen o kadar fitne fesatlık düşünüp, insanlarda huzur bırakmaz ve düşünebildiğin en cahilce ve kötü şeyleri yapıp, kıçını başını açıp Facebook' a ve Twitter'a attığın resimlerinde iki parmağını göstererek 'peace' dersin. Önce kendi içindeki barışı sağla. Yaptığınız orospuluklar beni burada geriyor. Ve ben sadece buna şahit oluyorum. Biliyorum buradan yazdıklarımla sizin gibilerini adam edemem, bana düşmez. Ama insanlar gözünü açmalı. Bir insan size güveniyorsa onu incitmeyin. Yaptığınız orospulukları onu incitmemek için de yapabilirsiniz.
Sizden dünyaya barış getirmeniz beklenmiyor. Ama dünyanın anasını sikenlerden de olmayın.

12 Temmuz 2013 Cuma

Abim benim her şeyimdir. Kendisi 24 yaşında. Eşek kadar oldu kerata. Bebekliğini bilirim ben onun.
Çok severim abimi. Baya yakınızdır, karı kız muhabbeti yapıyoruz falan. Komikliğimi de üstattan aldım sanırım. Her neyse, şu sıralar çok özlüyorum kedilerini.
Selam. Sizi çok seiyorum biliyossSON OF THE BİTCH!!! :PPP::D:D:ds:d.dD:dDPD:dd

11 Temmuz 2013 Perşembe

İnsanlar genelde ne sever. Benden bahsetmiyoruz. Herhangi birisinden de bahsetmiyoruz. İnsanlar ne sever? Siz ne seviyorsunuz?
 Bizler canımız ne isterse onu seviyoruz aslında. Günün popüleri kimse, neyse onu seviyoruz. Kendi sorunlarımızı bırakıp başkalarının sorunlarıyla uğraşıyoruz. Peki bize ne katıyor.
 İlk yayınımda dünya görüşü belirtecek değilim. Biraz özelden genele gitmekte fayda var.
İnsanlardan bahsedeceğim. Bizler birer insan olmamıza rağmen karşımızdaki insanı anlayamıyoruz. Oysa ki bizimle aynı o da. İnsanları biraz anlamaya çalışın.
Eğer bir insan çok fazla gülüyorsa -hatta saçma sapan şeylere bile- o halde içten içe büyük yalnızlık çekiyordur.
Eğer bir insan çok fazla uyuyorsa; büyük ihtimalle üzgündür, hüzünlüdür.
Eğer bir insan ağlayamıyorsa, o halde zayıf bir kişiliği vardır.
Eğer bir insan anormal bir şekilde yemek yiyorsa, büyük ihtimalle çok gergin ve stresli bir haldedir.
Eğer birisi ufak şeyler için bile ağlıyorsa, ya çok yumuşak kalplidir ya da masum olmasına rağmen suçlanıyordur.
Eğer bir insan her şeye çok çabuk sinirleniyorsa, o halde sevgiye ihtiyacı vardır.
Eminim yukarıdaki dizelerden üç-beşini yaşamış, görmüşsünüzdür. Çünkü bizler insanız, dünyadaki oyunumuzu en iyi şekilde oynamak için buradayız. Ve emin olun bu oyunda kimse sana hediye vermez. Eğer bir şeyi istiyorsan onu çalmalısın.
Tabi bu yukarıda yazılanlar birer tahmin.
İnsanlar değişken insanlar garip.İnsanlar; duygularına ve ideallerine teslim olmuş aciz yaratıklar. Kendi çıkarları için dünyayı sikip atarlar ve sadece bazıları umursuyor.
Söyleyemediğim her söz bende kalp ağrısı oluyor. İçimde bir şeyler çırpınıyor. Söyle! Hayır söyleme! Söyle! Sus sakın!
Bakın nasıl yorumlarsınız bilmem ama şundan örnek vereceğim;
Bu otobüslerde, minibüslerde falan ayakta gittiğinizde sizi rahatsız edecek durumlarla karşılaşabilirsiniz. Ben İstanbul'da yaşıyorum ve bu tarz durumlar her genç kızın başına gelebiliyor. Arkadaşlarıma, bana da olmuştu. Anlatıp iğrençlik yapmak istemiyorum ama otobüsten indirmiştim böyle bir tanesini. Aklıma geldikçe kötü dileklerimi alıyor kendileri. Siz susarsanız daha da ileri giderler. Zaten biliyorsunuzdur bunları. Ama size kendi teorimi söylemeden edemeyeceğim. Eğer birisi hakkında en ufak bir kurt düştüyse içinize, ama genede 'ya günahını almayayım,' deyip susuyoruz. İlle olay çıkarmamız gerekmiyor, beyefendi kolunuz beni rahatsız ediyor demeniz bile yeterli, ille suçlamak gerekmiyor ta ki emin olana kadar. Ve eğer içinize o kurt düştüyse yüzde doksan dokuz ihtimalle niyeti kötüdür.

Kelebek Ömrü

Eğer bir kelebek kadar ömrümüz olasaydı ne yapardık? Bir koca ömrümüz var ve biz istediklerimiz yapamıyoruz. Peki bir günde?
Valla benim bir gün ömrüm olsa yemek yerdim herhalde. Gider bir Fransa lokantasında güzelce karnımı doyurur oradan da çıkıp Fransa' da dans edenleri izlerdim.
Tabi bunlar fiziksel olarak yapacaklarım. Muhtemelen çoğumuz düşünmeyi seçmezdi. Bir şeyleri yapmak, görmek isterdi. Ben bir kelebek ömrüne ve boyutuna sahip olsaydım bir delinin hayatını izlemeyi seçerdim. Bir günde dünyaya bir şeyler katmak zor. İnsanlar yıllarını harcıyor ve gene de yapamıyor o nedenle ümitsizim. Diğer dediklerimi bu hayatımda gerçekleştirebilirim. Ama bir deliyi izleyemem. İnsan merak ediyor. Ne düşünüyor? Neden öyle düşünüyor?
Farkındayım yazım çok saçma oldu. Ama psikoloji çok ilgimi çekiyor. Sanırım bakış açımı biraz da bu değiştirdi.
Ben gidiyom. Saglıklı kalın.
Hayatımın özeti.

10 Temmuz 2013 Çarşamba

Şimdi ben yazıyorum. Siz yazmıyorsunuz, bi defa ayıp. Lan Ramazan ayındasınız, bi sevaba girin, birisini sevindirin, klavyenizin enter tuşu çıkar İnaşallah.
Bide utanmadan tıklayıp siteme giriyorsunuz. Ayda 300 tık alıyorum yazı başına 2 yorum?? WTF???

Az evvel ki 'WTF' kelimesini küfür sanmayın, rica ediyorum. Onun açılımı Where is The Food?? Yani diyor ki anneeağğ acıktıaağğeam.

Tamam. Ciddi olun.
Kuzenime sevdiğim çocuktan bahsettim. Olgun birisi olduğunu söylüyor. Bence de öyle. Genelde bizim yaşımızdaki erkekler Twitter'da sürekli twit atıp CamWow'dan fotoğraf çekilen tipler. Ya dudak büzen erkeği ben ciddiye alamam arkadaşlar kusura bakmayın.
Böyle ergenlerle çıkmak şöyle anlatılabilir 'kaç yaşıma geldim ayol, bu saatten sonra çoluk çocukla mı uğraşacağım.' Bu lafı duymuş olabiliteniz yüksek. Aynen öyle. Ne değer vermesini biliyorlar ne sevmesini.
Bu çocuk değer veren, sevip sayan bi çocuk. Efendi, aklı başında. Kalıbın adamı.
Kuzenim dedi ki evlenebilirsin bunla. Uçtu o biraz. Az daha evlendiriyordu lan bizi.
Hadi Allah kabul etsin.
Sadece iki tane şarkı önerisi geldiği için onları yayınlayacağım. Ama ilk olarak yalnızlık ömür boyu adlı eseri huzurlarınıza sunmak istiyorum. Ben ve bloğumun içinde bulunduğu durumu bu şarkı sizlere anlatır.

Gelen şarkılar;

9 Temmuz 2013 Salı

Hi.
Sizinle şarkı listesi oluşturmak istiyorum. En sevdiğiniz şarkılarınızı yorum veya mail atabilirsiniz. Derleyip toparlayıp liste oluşturacağım. Ödül falan da yok :)

8 Temmuz 2013 Pazartesi

ORGY' den alıntı;

Size ders veya nasihat verecek değilim. Nasihat verecek de son kişiyim belki. Ama yazdıklarımı aklınızın bi tarafına not edin.
Rakı, bira, vodka ve benzeri içkiler… Ne kadar keyif verse de, insanın hayatının içine ediyor. Kendimden biliyorum. Arkadaşlar, ben alkol bağımlısıyım. Amatem’de tedavi görmeye devam eden bir alkol bağımlısıyım. Sabahın köründe içmeye başlayan bir hastayım.İlk 16 yaşında tanıştım alkolle. Baktım başım dönüyor, çakır keyf oluyorum, bazı şeyleri unutuyorum, devam ettim içmeye. 7 senedir aralıksız kullanıyorum. Şuan 23 yaşındayım, hala kullanıyorum. Kullanıyorum diyorum, çünkü benimki “içki içmek" olayını aştı artık. Alkolle yaşamak falan deniyor. Tabii alkol devamını getiriyor. Alkolle sınırlı kalmıyor hiçbir şey. Peşinden uyuşturucu geliyor. Beynin, vücudun, düşüncelerin uyuştukça daha da ileri gidiyorsun. Öyle bir aptallık yapıyorsun. İster istemez. Uyuşturucuya da hayatına sokuyorsun.Hayatım bombok durumda. Arkadaş çevremden tutun, eğitim hayatıma kadar. Her şeyi bok ediyor.
Arkadaşın bi yere çağırıyor, “ya şimdi oraya bi ton para gider, ben o parayı alkole veririm daha iyi" düşüncesi beyninin en dibine yerleşiyor ve sosyal hayatın bitiyor.
Sabah kahvaltı yapmadan başlıyorsun içmeye, öğlen yemeği, akşam yemeği, gece bilgisayar başında Twitter muhabbeti derken bi bakmışsın 13-14 kutu bira bitmiş. Tabii bu paran yoksa. Paran varsa rakıya, vodkaya, viskiye kadar gidiyor bu iş. Çünkü daha da çok uyuşturmak istiyorsun beynini. Düşüncelerini. Düşündüklerini.
Aptalca bir yazı oldu, farkındayım. Sadece bazı şeyleri vurgulamak istedim. Alkol sadece özel günlerinizde keyif için içtiğiniz bir şey olsun. Benim gibi günlük ihtiyaç haline gelmesin. Benim gibi sizi oraya buraya borçlu hale getirmesin. Benim gibi hayatınızı bok etmesin. Ne yazık ki ben izin verdim buna. Siz izin vermeyin. Ben çok zayıf durdum alkolün ve uyuşturucunun karşısında. Siz dimdik durun.
Söyleyeceklerim bu kadar. Vaktinizi ayırdığınız için teşekkür ederim.
 
Ne hakkında yazayım? bayanhickimseoffical@gmail.com

Oyun

Hayat devam ediyor. Böyle söyleyince reklam afişi gibi oldu ama siz ne acı çekerseniz çekin, ne yaşarsanız yaşayın, hayat devam ediyor. Ona tutunmak zorundasınız.
Hayat bir oyun ve kuralları sen belirlersin. Burda bencil olun, ya sen yeniceksin ya da hiç kimse.
Aç gözlerini. Ya oyuncu olursun ya da oyuncak.